Kardeşler Giyim  
 
  Casim Avcı ile Siyer Üzerine... 29.03.2024 13:47 (UTC)
   
 
Casim Avcı ile Siyer Üzerine...

TDV İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) İslam Tarihi ve Medeniyeti Uzmanı olarak çalışan Dr. Casim Avcı tarafından kaleme alınan “Muhammedü’l-Emin: Hz. Muhammed’in Peygamberlik Öncesi Hayatı” kitabını ve siyer yazımını konuştuk
08.11.2008 22:37
TDV İslam Araştırmaları Merkezi'nde (İSAM) İslam Tarihi ve Medeniyeti Uzmanı olarak çalışan Dr. Casim Avcı tarafından kaleme alınan "Muhammedü'l-Emin: Hz. Muhammed'in Peygamberlik Öncesi Hayatı", alanında bir ilk olarak nitelendiriliyor. Çünkü Hz. Muhammed'in hayatıyla ilgili eserlerin büyük çoğunluğunda 23 yıllık peygamberlik sonrası döneme ağırlık veriliyordu. Hâlbuki Hz. Peygamber'in hayatının 40 yılının peygamberlik öncesine ait olduğu görülüyor; bu da ömrünün yaklaşık üçte ikisine karşılık geliyor. Avcı bu girilmeyen alana giriş ve O'nun (sav) çocukluğunu, gençliğini, yaşadığı toplumun iyi ve kötü hasletlerine karşı tavrını, eşiyle, akrabalarıyla ve komşularıyla ilişkisini, yoksula yardımını, haksızlığa karşı duruşunu, ticaretteki dürüstlüğünü; kısaca iyi bir kul ve insan olmasını kaleme almış. Casim Avcı ile kitabı çerçevesinde siyer yazımını konuştuk.
Müstakil olarak peygamberimizin (sav) çocukluğuna, gençliğine ve aile hayatına odaklanan kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz? Nasıl başladı?
Öncelikle hakkaniyet açısından bir hususu açıklığa kavuşturmak isterim. Bu kitapta bahsedilen konular bazan ifade edildiği gibi "girilmeyen alan" değildir. Yani, Hz. Peygamber'in (s. a. v.) hayatıyla ilgili muhtelif kitaplarda bu bilgileri bulmak mümkün. Ancak burada Hz. Peygamber'in risâlet öncesi hayatı, İslâm öncesi Mekke tarihi ve burada yaşanan dinî ve sosyo-kültürel hayatla birlikte derli toplu bir şekilde müstakil bir kitap olarak sunulmaktadır. Sizin de işaret ettiğiniz gibi kitap vahiy öncesi kırk yıllık hayata dikkat çekmeyi, bu döneme vurgu yapmayı amaçlamaktadır. Tabiî her yazarın kendine mahsus anlatımı ve sunumu da önemlidir.
Kitabın yazılışı konusuna gelince bu noktada kitabı yayımlayan Hayykitab'ın hakkını teslim etmeliyim. Ben İslâm tarihi alanında çalışan bir araştırmacı olarak Hz. Peygamber'in hayatına dair bir kitap yazmayı tabii ki, düşünüyordum. Ancak itiraf etmek gerekirse konunun önemi dolayısıyla hem liyakat açısından, hem daha önce yaptığım çeşitli çalışmalarda* siyer yazımının zorluklarını görmüş olmak bakımından buna cesaret edemiyordum. Pratik bir sebep olarak da İSAM tarafından hazırlanan TDV İslâm Ansiklopedisi'nde (DİA) branşımla ilgili maddelerle ilgilenmekten böyle bir çalışmaya özel vakit ayıramıyordum. Bir manada işi zamana bırakmak durumunda kalmıştım. Böyle bir vaziyette iken Hayykitap'tan teklif geldi. Üstelik dönemi de belirlemişlerdi: Özellikle Hz. Peygamber'in risâlet öncesi hayatı isteniyordu. Artık teklif gelince benim de bilimsel sorumluluğum başlamış oldu. Cevabın olumlu olması gerekiyordu. Az önce işaret ettiğim bazı sebeplerle kısa bir tereddütten sonra olumlu cevap verip başlamış oldum.
Sizin siyer anlayışınıza yön veren(ler) kim(ler)di?
Duygusal olarak ilkokul öğretmenimiz ve müdürümüz olan amcam Mevlüt Avcı'nın Hz. Peygamber'i derslerde ciddî bir öğretmen sorumluluğuyla anlattığı günlere kadar inip devam ediyor bu ilgi. Akademik anlamda ise -oranı değişmekle beraber- bilgi ve duygu birlikteliği içinde Hz. Peygamber'i anlatan merhum Prof. Dr. Muhammed Hamidullah başta olmak üzere Prof. Dr. Mustafa Fayda, Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir ve Prof. Dr. Hüseyin Algül'ü zikretmek isterim. Tabiî klâsik kaynakları ve siyer alanındaki araştırma eserlerini de ilave etmek gerekir. Çünkü her bir eserden bir şeyler almaya çalışıyorum.
Biraz da çalışma ve hazırlık süreçlerini anlatır mısınız?
İşin mutfağını sormuş oluyorsunuz. Kitabın tanıtımı vesilesiyle düzenlenen basın toplantısında da belirttiğim gibi bu kitabın iki mutfağı var: Biri İSAM, diğeri Hayykitap. İSAM'daki çalışma odam, İSAM'ın uluslar arası üne sahip ve en klâsik kaynaklardan en güncel araştırmalara kadar hemen her yayına ulaşma imkânı veren zengin kütüphanesi, yine İSAM tarafından hazırlanan TDV İslâm Ansiklopedisi, kısacası İSAM'daki ilmî ortam kitabın bilimsel zeminini teşkil ediyor. Tabiî konuyla ilgili çok sayıda kaynak ve araştırmanın gözden geçirilmesi, değerlendirilmesi ve ele alınan konuların iyice kavranıp yazıya aktarılması, yani kitabın inşası başlı başına bir süreç. Bu da yazara düşüyor. Çeşitli rivayetler, görüşler ve yaklaşımlar arasında kendinize mahsus bir üslûpta eser ortaya koymak gerekiyor. İkinci mutfak olarak isimlendirdiğim Hayykitap ise kitabın dizgisinden mizanpajına, kapağından basımı ve tanıtımına kadar her konuda en iyisini yapmak için çalıştı. Bu noktada aldığımız olumlu tepkilere bakılırsa başarılı da oldu. Ben bu vesileyle İSAM'a, Hayykitab'a ve her iki mutfakta emeği geçenlere tekrar teşekkür ediyorum.
Hz. Muhammed'in Peygamberlik öncesi yaşamının bilinmesinin sağlayacağı faydalar hususunda neler söylenebilir?
Kısaca söylemek gerekirse Hz. Peygamber vahiy gelmeden önceki kırk yıllık hayatını Yüce Kitabımız Kur'ân-ı Kerim'deki ilahî ifadeyle "Câhiliyye" toplumunda geçirdi. Yani, putperestliğin, kabileciliğin (asabiyet), içki, kumar, fuhuş ve faizin yaygın olduğu, kız çocuklarının bir utanç vesilesi olarak görüldüğü, "el-Beledü'l-emîn" (güvenilir şehir) olan Mekke'de can, mal ve namus güvenliğinin kalmadığı bir ortamdı bu. Kötülüğün hâkim olduğu, iyiliğin sosyal hayatta kendisine yer bulamadığı veya çok az kimse tarafından temsil edildiği bir ortam. İşte Peygamber Efendimiz böyle bir ortamda Muhammedü'l-Emîn olarak yaşadı: Putlara tapmadı; gerek şahsî, gerek ailevî, gerekse ticarî ve sosyal hayatta doğruluk ve dürüstlük timsali oldu. Doğru oldu; doğru kaldı ve en önemlisi doğruların yanında oldu. Onun yirmi yaşlarında bulunduğu sırada kurulan Hilfü'l-fudûl cemiyetine katılması, her hal ve şartta hakkın ve haklının yanında olacağına yemin etmesinin anlamı budur. O bu dönemde herkesin güvenini kazandı. Öyle ki, otuzbeş yaşlarında iken Kâbe'yi tamir eden Kureyş'in Haceru'l-esved'in yerine konulması konusunda ciddî anlaşmazlığa düşüp savaşın eşiğine geldiği sırada hakem tayin edildiğinde kimse onun adaletinden şüphe etmedi. O da bu güveni boşa çıkartmadı ve son derece âdil bir şekilde ihtilafı giderdi. Ben Peygamber Efendimiz'in risâlet öncesi dönemde Câhiliyye toplumunda Muhammedü'l-Emîn olarak sergilediği örnek hayattan çıkarılması gereken en önemli dersi şöyle anlıyorum: Etrafınız kötülüklerle sarılmış olabilir. İyiden, güzelden, doğrudan ve evrensel ahlâk ilkelerinden yana olmak istediğinizde yadırganabilirsiniz, ayıplanabilirsiniz. Şu veya bu şekilde üzerinize bir baskı da oluşturulabilir. Bütün bu şartlarda doğru kalabilirsiniz, kalmalısınız. Siz haktan ve doğrudan yana olursanız, belki bazı mahrumiyetler yaşayabilirsiniz, ama sonuçta kısa veya uzun vadede kazanan siz olacaksınız. Sizin bakışınızla hiçbir şey elde edemezseniz dahi bizatihi haklının ve doğrunun yanında yer almak sizin için yeterli olmalıdır. Bu mutluluğu hissetmek, hissedebilmek başlıbaşına değerlidir.  
Hz. Peygamber'in doğumuyla birlikle zikredilen olağanüstülükler bağlamında anlatılan; annesi Hz. Amine'den göbeği kesilmiş, sünneti yapılmış olduğu halde, üzerinde doğuma dair en ufak leke dahi bulunmadan, secde halinde şehadet parmağını kaldırmış olarak doğduğunu, beşiğini meleklerin salladığını, doğumuyla bütün putların yüzüstü düştüğünü, doğar doğmaz konuşmaya başlayıp Allah'ı takdis ve tesbih ettiğini anlatan epey rivayet var. Bu küçük siyeri yazma sürecinde özellikle rivayetleri seçip elemede nasıl bir yöntem izlediniz, farklı ve birbiri ile zıt bir peygamber tasavvuru sunan bu rivayetler arasında sizin için en belirleyici rivayetler hangileri oldu?
Bu tür rivayetlere yaklaşımımı hem kitabın önsözünde belirttim, hem de ilgili konuyu işlerken bizzat göstermiş oldum. Ben şöyle düşünüyorum. Peygamber Efendimiz Kur'ân-ı Kerim'de de vurgulandığı gibi bir "beşerdir". Ama aynı zamanda âlemlere rahmet olarak gönderilen bir "peygamberdir". O insan-ı kâmilin zirvesidir. Peygamberlik noktasında diğer peygamberlerle aynıdır; ancak birçok özelliği ile onların en üstünüdür; hâtemü'l-enbiyâdır. Dolayısıyla Yüce Allah'ın ona gerek doğumunda gerekse sonrasında diğer insanlardan farklı bazı özellikler bahşetmesi mümkündür. Kaldı ki, işaret edilen rivayetlerden bir kısmına en klâsik siyer kaynaklarından itibaren yer verilmektedir. Esasen Muhammed b. Abdullah'ın bir ramazan gecesi Hira dağında Allah'tan vahiy aldığına inanıyorsak, inanabiliyorsak diğer bazı olağanüstü olayların meydana gelmiş olduğunu da kabul etmemize bir engel bulunmamalıdır. Bunu sadece bir prensip ve yaklaşım olarak söylüyorum. Tabii ki yapılması gereken şey, rivayetlerin teker teker ele alınıp en eski kaynaklardan itibaren nasıl bir şekil aldığını görüp ona göre fikir edinmektir. Bu noktada tarih, hadis ve ilgili diğer ilim dalları birlikte çalışıp ortak bir sonuca ulaşabilir. Daha açık söylemek gerekirse en klâsik kaynaklardan itibaren kabul edilegelen rivayetlerin bir aslı olmalıdır. Bunları toptan reddetmek doğru gözükmemektedir. Öte yandan bazı kaynaklarda oldukça abartılı rivayetlerin yer aldığını da göz ardı etmemeliyiz. En önemlisi bu tür rivayetleri adeta "iman meselesi" haline getirip Müslümanlar arasında ihtilafa sebebiyet vermek de doğru olmamalıdır. Benim görebildiğim kadarıyla rivayetlerin mahiyeti, farklı düşünce ve yaklaşımlara da imkân verebilmektedir. Bunlara açık olmak gerekir.
Bu önemli sorunuz vesilesiyle iki noktayı belirtmek isterim. Birincisi, Peygamber Efendimiz'in yetim olarak dünyaya gelişi, öksüz kalması, dedesi ve amcası tarafından himaye edilmesi, çobanlık yapması ve geçimini sağlamak için ticaretle uğraşması gibi hususlar, esasen onun hayatının temel çizgi itibariyle ne kadar "beşerî" bir şekilde seyrettiğini göstermektedir. Zaten böyle olmasaydı insan olarak onu örnek almak mümkün olmazdı veya çok zor olurdu. İkinci nokta ise şudur: Peygamber Efendimiz'in olağanüstü özelliklerinden meselâ, sırtındaki nübüvvet mührünü ve alnındaki nübüvvet nurunu ele alalım. Kaynaklar bu iki hususun varlığını kabul ederler ve genellikle biz Müslümanlar da buna inanırız. Ancak benim görebildiğim kadarıyla Peygamber Efendimiz'in kendisi bunlara özel bir önem atfetmiş değildir. Yani İslâm'ı tebliğ ederken muhaliflerine sırtındaki mührü ve alnındaki nuru gösterip imana davet ettiğini ben şu ana kadar okumadım. O insanlığı adalet, doğruluk, ehliyet ve güven gibi evrensel ahlâk ilkelerine çağırmış, getirdiği mesajın niteliğine vurgu yaparak kendisine inanmalarını istemiştir. Onun içindir ki, Hz. Peygamber'in en büyük mucizesi Kur'ân'dır; sergilediği örnek hayattır; yukarıda temel özelliklerini sıraladığımız Câhiliye toplumundan kısa sürede bir İslâm toplumu çıkarıp Asr-ı saadeti yaşatmasıdır.
Kitabınızda söz ettiğiniz Nur-i Muhammedi konusundaki eleştirel yaklaşımları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu tür yaklaşımların sağlıklı bîr siyer bilgisiyle tashihinin gerekli olduğunu düşünüyor musunuz?
Bir önceki sorunun cevabında işaret ettiğim gibi bu tür rivâyetler en klâsik siyer kaynakları olan İbn Hişam (ö. 218/833) ve İbn Sa'd'ın (ö. 230/844) eserlerinde yer almaktadır. İslâm kültüründe özellikle tasavvufta bu husus kabul edilmektedir. Kısaca söylemem gerekirse "iman meselesi" haline getirip Hz. Peygamber'in özellikle sakındırdığı ihtilaf ve ayrışmaya düşmemek üzere bu hususu kabul etmenin kaynaklardaki rivayetlere ve özellikle tasavvuf kültüründe kendisini gösteren düşünce zenginliğine paralel olduğunu düşünmekteyim.
Rivayetlerin anlamlandırılması sürecinde örneğin Peygamberimizin süt annesinin yanında bulunduğu dönemde "şakk-ı sadr"(göğsün yarılması) adı verilen ve İnşirah suresinde de geçen durumla ilgili farklı bakış açısına yer vermeme nedeniniz nedir? Her konuda olduğu gibi siyer konusunda da en güvenilir kaynağın Kur'an olduğu gerçeğinden hareket edildiğinde diğer kaynakların sunduğu bilgilerin sağlamasının Kur'an'la yapılması gerekmez mi?
Sorunuzun özellikle son kısmı çok önemli. Evet, siyer yazımında en birinci ve en sağlam kaynak Kur'ân-ı Kerim'dir. Kitapta da görüleceği üzere ben bir konuyu ele alırken mümkün mertebe o konuyla ilgili âyetleri de zikretmeye çalıştım. Şakk-ı sadr hakkındaki sorunuza gelince İnşirah sûresindeki ilgili âyetlerin doğrudan şakk-ı sadr olayına mı yoksa devam eden âyetlerden anlaşıldığı üzere Peygamber Efendimiz'in gönlünün manevî sıkıntılardan arındırılıp ferahlandırılmasına mı işaret ettiği tartışmalıdır. Bununla birlikte şakk-ı sadr konusu anlatılırken sizin belirttiğiniz noktalara da işaret edilebilseydi en azından böyle bir soruya ihtiyaç kalmazdı, diye düşünüyorum. İnşallah nasib olursa ikinci baskıda bu noktayı dikkate alacağım.
"Muhammedü'l-Emin / Hz. Muhammed'in Peygamberlik Öncesi Hayatı", Hz. Muhammed'in kişiliğinde bir insanın olanaksızlıklar ve güçlüklerle dolu bir toplumda mücadelesini simgeliyor. Fıtratın sesine kulak veren sorumluluk duygusunu bir kez daha hatırlamamızı sağlıyor. Bu anlamda, kitabınızın Hz. Muhammed özelinde sorumlu, insani ve toplumsal sorunlara duyarlı vicdanlara yol gösterdiğini; umut aşıladığını ve bizlere sosyal sorumluluklarımızı hatırlatmada önemli bir görev üstlendiğini düşünüyorum. Kitaba bir misyon yüklemek gerekirse, bu değerlendirmeye katılır mısınız?
Çok güzel ifade ettiniz. Benim fazla bir şey söylememe gerek kalmadı. Zaten ben kitapta Peygamber Efendimiz'in (s. a. v.) bu dönemdeki hayatını elimden geldiği kadar doğru bir şekilde "tasvir etmeye" çalıştım. Nasıl karşılanır bilmiyorum, ama ben ders çıkarmak için onun hayatının doğru tasvir edilmesinin yeterli olduğuna inanıyorum. Yani, ayrıca bir mesaj verme gereği duymadım. Mesajı okuyucunun kendisi çıkarsın istedim. Nitekim siz bunun güzel bir örneğini verdiniz. İnanıyorum ki, başkaları da belki farklı kelimelerle olacak ama aynı şeyleri söyleyecektir. Bununla birlikte yukarıda dördüncü sorunuza verdiğim cevapta en azından benim kanaatime göre Resûlullah'ın peygamberlik öncesi hayatından çıkaracağımız derslerin ne olduğunu kendimce ifade etmeye çalıştım. Orada söylediklerim sizin güzel ifadelerinizle paralellik arzetmektedir. 
Kitabınız, Hz. Muhammed'in bireysel yaşamından toplumsal hayatta üstlendiği, öncüsü olduğu girişimlere ve sosyal yükümlülüklere olduğu kadar özel yaşamına da eğiliyor. Toplumsal projelerin ön safında gördüğümüz Hz.Muhammed'in, kitapta bir eş ve bir baba olarak yaşadığı deneyimleri de okuma olanağı buluyoruz. Ticari hayatı, evliliği, üzüntüleri, sevinçleri, dostluklarıyla "gerçek" bir insan portresi oluşuyor kitabınızda. Hz.Peygamber'in örneğin çocukluğuna odaklanan çalışmaları hatırladığımızda bunun klasik siyer geleneğinde fazla ele alınmamış olması biraz da dönemin zeit geist'ı ile ilgili diye düşünüyorum. Günümüzde çocukluğun küreselleşmesinden dolayı geçmiş döneme ilişkin çalışmalara da ister istemez bu yaklaşım etkiliyor gibi. Ne dersiniz?
Tesbitinize katılıyorum. Değişik zaman dilimlerinde dönemsel ihtiyaç ve anlayışlara paralel olarak farklı konuların ön plana çıkmasını toplumsal hayatın akışı içinde doğal karşılamak gerekir.  Sizin de işaret ettiğiniz gibi döneme ve şartlara göre bazı konulara ağırlık verilirken bazı konular ikinci, hatta üçüncü plânda kalabilmektedir. Ancak epeyce uzun süredir kaynaklarla haşir neşir olan bir ilim yolcusu olarak şu kanaatimi de sizinle paylaşmadan geçemeyeceğim: İslâm kaynakları branşlara göre ayırım yapılmadan tümüyle ele alınıp iyi bir dil ve bilgi birikimiyle dikkatle okunduğunda herhangi bir konuyla ilgili bulabileceğimiz bilgi ve rivayetler, çoğu defa tahmin ettiğimizden fazla olacaktır. Yeter ki, "okumasını" bilelim. Ummadığınız bilgi ve rivayetlerle karşılaşabiliyorsunuz. Ben bugüne kadar yapılan sayısız, değerli ve önemli çalışmalara rağmen İslâm kaynaklarındaki zenginliği günümüze yeteri kadar taşıdığımızı söyleyemem. İfade etmeye çalıştığım bu noktalarla bağlantılı olarak meselâ, ben Muhammed Hamidullah'ın başarısını önemli ölçüde onun İslâm kaynaklarına bir bütün olarak nüfuz etmesine bağlıyorum.
Kitabı tamamladığınızda eksik kalan herhangi bir nokta var mıydı? Kitabın adı nasıl bulundu?
"Hiçbir müellif yoktur ki, kitabını tamamladıktan sonra şunu da ekleseydim, şunu çıkarsaydım, şu konuyu biraz daha açsaydım, şurayı da biraz daha kısa anlatsaydım veya şu bilgiyi şurada değil de burada verseydim demesin" anlamında güzel bir söz vardır. Bu benim için de geçerlidir. Çünkü ilimde her geçen gün gelişme esastır. Kitabın adı konusunda ise şunu söyleyeyim: Kitabın muhtevasını yansıtan "Hz. Muhammed'in Peygamberlik Öncesi Hayatı" zaten projenin başında belliydi. Ancak muhtevanın mesajını en geniş olarak yansıtacak şekilde daha dikkat çekici bir üst başlık gerekiyordu. Bunun için epey düşündüm. Bir taraftan yazmaya devam ediyordum, bir taraftan da Resûlullah'ın bu kırk yıllık hayatını özetleyecek anahtar bir isim veya ifade arıyordum. Konu Resûlullah'tı ve bulunacak isim onun hayatından günümüze mesajlar ihtiva etmeliydi. Bulduğum isimlerin hemen hepsi güzeldi ve gerçeği ifade ediyordu. Ancak sanki bir şeyler eksik kalıyordu. Nihayet bir gün sabaha doğru "Muhammedü'l-Emin" adı aklıma geldi. Tabiî bu isim asırlardır vardı, ama şimdi kitabın adı olacaktı. Bu ismi bulunca kalbimde hissettiğim rahatlık ve sıcaklıkla sabahleyin İSAM'a gelir gelmez kitabın editörü Dr. Ömer Türker'in odasında buldum kendimi. Onunla kitabın adını paylaştım. O da "çok iyi olur" deyince geriye kitabın yazılıp tamamlanması kaldı. Şu ana kadar gerek hocalarımdan ve arkadaşlarımdan gerekse okuyuculardan aldığım olumlu tepkiler kitaba bu sevimli ismin verilmesinin ne kadar isabetli olduğunu göstermektedir. Bunu bir şükür vesilesi olarak ifade ediyorum.
"Peygamberimiz hakkında kitap yazmak her İslâm tarihçisinin hayalidir" diyorsunuz. Bunun sebebi nedir?
Avcı: Bu söz kendimden ve tanıdıklarımdan hareketle her İslâm tarihçisi hakkında beslediğim iyi niyetin bir ifadesidir. Çünkü, Peygamber Efendimiz hakkında kitap yazmak, onu daha çok tanıma yolunda mesafe almak demektir. Onu doğru anlamak ve doğru anlatmak, daha önemlisi bu niyeti taşıyarak çaba sarfetmek başlı başına bir mutluluk vesilesidir.
Her yıl Kutlu Doğum Haftası yaklaştığında Hz. Peygamber'i tanıtan, anlatan kitaplara bir yenisi daha ekleniyor Son dönemde rafa çıkan ve Hz. Muhammed'i anlatma iddiasında bulunan kitapların genel niteliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konuda genelleyici bir ifade kullanmam doğru olmaz. Ayrı ayrı değerlendirmek lazım. Ayrıca ben iyi niyetli bu tür eserlerin "Hz. Peygamber'i anlatma iddiası" yerine "anlama ve anlatma gayreti" içinde olduklarını düşünürüm. Tabiî her müellif kendi bilgi ve birikimine göre bir eser ortaya koyacaktır. Burada önemli olan iyi niyetli olmak ve yanlışlara düşmemektir. Okuyucu da kendi özel şartlarına göre bir tercihte bulunma ve seçim yapma durumundadır. Ancak sorunuzdaki güzel unsurların hakkını vermek açısından şunu da söylemek isterim: Hz. Peygamber hakkında sizin de işaret ettiğiniz gibi çok sayıda kitap yazılmaktadır. Sağlam kaynaklara dayanarak sağlıklı bir şekilde yazıldığı takdirde biz bu tür eserlerin artmasından memnuniyet duyarız. Çünkü her kitabın ulaşabileceği farklı kitleler söz konusu. Bununla birlikte bu kitapların adeta birbirinin neredeyse tekrarı olmak yerine Peygamber Efendimizle ilgili literatürde bir boşluğu doldurmaya matuf olmasını, bilimsel kriterlere uygun olmasını, özellikle bilgi ve duygu birlikteliği içerisinde yazılmasını önemseriz.
Kitabınız Hz. Muhammed'in Hira'da ilk vahyi alışıyla sonlanıyor. Sizden Hz. Muhammed'in peygamberlik sonrası hayatını ne zaman okuyacağız?
Benim genel meşguliyetimi ve bu kitabın şimdi yazılıp yayımlanmasında Hayykitab'ın rolünü yukarıda anlatmıştım. Ben bu sorunuzu sizden gelen iyi bir dilek ve bir duâ olarak kabul ediyorum. İnşallah sizin ve kitapla ilgili övgülerini cömertçe ifade eden okuyucularımızın duâ ve teşvikleri neticesinde peygamberlik sonrası dönemi yazmak da nasib olur.
Kitabınızla ilgili eleştiri aldınız mı, aldıysanız ne tür eleştiri aldınız?
Şu ana kadar genel olarak çok olumlu tepkiler alıyorum. Devamı ne zaman diye soranlara da size verdiğim cevabı veriyorum.
Söyleşi için teşekkür ederim.
Sağolun, ben de çok teşekkür ederim.
 
 
* a)İslâm-Bizans İlişkileri adlı doktora tezimde (İstanbul: Klâsik, 2003) Hz. Peygamber döneminde Bizans'la ilişkilerin incelenmesi, b) İSAM tarafından Temel Kültür Dizisi arasında yayımlanan (İstanbul 2007) Son Peygamber Hz. Muhammed (Hayatı, Şahsiyeti, İslâm Dini ve Kültüründeki Yeri) adlı eserin editörlüğü c) www.sonpeygamber.info sitesinde Hz. Peygamber'in hayatı ve TDV İslâm Ansiklopedisi'nde (DİA) yayımlanan muhtelif maddeler vs.





Röportaj: ASIM ÖZ
Haksöz-Haber
Not: Bu söyleşi aslında süreli bir yayında yayımlanmak üzere yapılmıştı. Orada yayımlanmadı. Söyleşiyi burada yayımlama önerimi kabul eden Casim Avcı'ya teşekkür ederim. (Asım Öz)
 
  İÇİNDEKİLER
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  YAZARLAR
 
YAZARLAR
Ali DUMAN
Yrd.Doç.Dr
Loadtr.Com

Ali ESGİN
Yrd.Doç.Dr

Derya EĞİLMEZ
Yazar

Cengiz DUMAN
Araştırmacı-Yazar
Loadtr.Com

Mehmet BAŞAR
Gazeteci-Yazar
Loadtr.Com

SÜRELİ YAYINLAR

EKLENENLER

İsrailoğulları kavramının oluşumu üzerine

 

İMAM EBU YUSUF, HAYATI, FIKIHÇILIĞI VE ESERLERİ

 

 

KUR'AN'DA ZİKREDİLEN MEYVELER

 

İSLAM TARİHİNDE SEÇİM USULÜ

 

evli çiftlerde cinsellik

 

NÜKLEER SANTRALLER VE ÇEVRE GÜVENLİĞİ

 

“AYNA” PROGRAMI İLE DÜNYA’YI DOLAŞMAK

 

Elmalılı'nın meali veya sahipsizliğin meali

 

KUR'AN'I KERİM'E GÖRE İNSAN DAVRANIŞLARI

 

  İSLAM İLMİHALİ
İSLAM İLMİHALİ KONULARI
Loadtr.Com
İSLAM İLMİHALİ
İLMİHAL NEDİR ?
GUSÜL VE GUSLÜ GEREKTİREN HALLER
GUSLÜN FARZLARI
GUSLÜN SÜNNETLERİ
GUSÜL ETMESİ FARZ OLANLARA HARAM VEYA MEKRUH OLAN ŞEYLER
Teyemmüm nedir ?
TEYEMMÜMÜ MUBAH KILAN VE KILMAYAN BAZI HALLER
İMAMLIK VE CEMAAT
Kasten kılınmamış namazların kazası olmaz
BAYRAM NAMAZI NASIL KILINIR
CENAZE NAMAZI NASIL KILINIR
MEKRÛH VAKİTLER
NAFİLE NAMAZLAR
Kadın'a Namaz kılmak İçin Getirilen Kolaylıklar
SEHİV (Yanılma) SECDELERİ İLE İLGİLİ MESELELER
TİLÂVET SECDESİ İLE İLGİLİ MESELELER
KİMLERE ZEKÂT VERİLİR, KİMLERE VERİLMEZ?
KİMLERE ZEKÂT VERİLİR, KİMLERE VERİLMEZ?
ZEKÂTA BAĞLI OLMAYAN MALLAR
ALTIN İLE GÜMÜŞÜN ZEKÂTI
HACCIN FARZ OLMASININ ŞARTLARI
HACCIN RÜKÜNLERİ
HAC VE UMRE İLE İLGİLİ YASAKLAR
Prof.Dr. Köse: Sigara hamilelere haram
Faiz gelirleriyle işlenen hayırın sevabı var mıdır?
İSLÂM'DA MUAŞERET (GÜZEL GEÇİNME) ÂDÂBI
OJE KULLANMANIN HÜKMÜ
DİNİMİZDE KURBAN İBADETİ
Çocuğa İsim Vermek
İMAMLIK VE CEMAAT
İSLAM DİNİNDE ARINMA İBADETİ OLARAK GUSÜL VE ABDEST
Fıtr Sadakası nedir, kimlere, nasıl ve ne zaman verilir?
Namaz'da cebi tek hamlede kapatın
Kurbanlık Hayvan Alımlarında Dikkat Edilecek Hususlar Nelerdir?
KURBAN KESİMİ NASIL YAPILMALIDIR?
KURBAN YÜZME VE PARÇALAMA İŞLEMLERİNDE NELER YAPILMALIDIR?
SAFA VE MERVE ARASINDA SA’Y ETMEK
RESİMLİ TEYEMMÜM TARİFİ
Çocuğa İsim Vermek
İSLAMİYET'E GÖRE ÂŞURA GÜNÜ VE AŞÛRA ORUCU
Âşûrâ günü ile ilgili bidatler
ÂŞÛRÂ GÜNÜ VE ÂŞÛRÂ ORUCUNUN MAHİYETİ
TEVRAT’A GÖRE AŞURA GÜNÜNÜN ÖNEMİ VE ÂŞURA ORUCU
  FIKIH İMAMLARI
FIKIH İMAMLARI
Ebu Hanife (İmam Azam)hayatı, eserleri ve fıkıhçılığı
İmam Şafi hayatı ve fıkıhçılığı
İmam Malik, Hayatı ve Fıkıhçılığı
İmam Ahmed b. Hanbel, Hayatı ve Fıkıhçılığı
İmam Cafer, Hayatı, Fıkıhçılığı
İmam Davud bin Ali Ez-Zahiri, Hayatı, Fıkıhçılığı
İmam Ebu Yusuf, Hayatı, Fıkıhçılığı
  KUR'AN KISSALARI
KUR’AN'I KERİM KISSALARI
RESULLER’İN TEBLİĞ MÜCADELESİNDE KAVİMLERİNİN DİRENİŞ PSİKOLOJİSİ
HZ.LUT VE HELAK OLAN KAVMİ
BURUÇ SURESİ IŞIĞINDA ASHAB-I UHDUD KISSASI
KUR’AN VE TEVRAT’A GÖRE; HZ. LUT KISSASI
HZ.SÜLEYMAN VE HÜKÜMDARLIĞI
HZ. YUNUS VE KAVMİNDEN KAÇIŞ
İSMAİL PEYGAMBER KISSASI IŞIĞINDA ÖĞÜT VE İBRETLER
HZ. HACER VE HİCRETLERİ
KURBAN HZ. İSMAİL Mİ HZ. İSHAK MI?
HZ. MUSA'NIN ALLAH İLE MÜKÂLEMESİ(KONUŞMASI)
ALİM KUL VE HZ. MUSA
HZ.HARUN VE YARDIMCI RESULLÜK
NANKÖR BİR TOPLUM ÖRNEĞİ:MEDYEN HALKI
HZ. YUSUF; ONBİR YILDIZ, AY VE GÜNEŞ
HZ.YAHYA VE ŞEHADETİ
AD KAVMİ VE HZ. HUD
YE'CÛC VE ME'CÛC
HZ. NUH VE TUFAN
SÂMİRÎ VE ALTIN BUZAĞISI NEZDİNDE ÖĞÜT VE İBRETLER KISSASI
KUR'AN'DA BAHÇE SAHİPLERİ KISSALARI
ZÜLKARNEYN KISSASI
PEYGAMBERLERDE HİCRET
SALİH PEYGAMBER VE SEMUD KAVMİ
İSMAİL PEYGAMBER KISSASI IŞIĞINDA ÖĞÜT VE İBRETLER
KISSALARDA MÜŞRİKLERİN VAHYE VE RESULE KARŞI ALDIKLARI TAVIRLAR
KUR’AN VE TEVRAT’A GÖRE HZ.İBRAHİM, HZ.İSMAİL VE HZ.HACER’İN MEKKE’YE HİCRETİ
HZ. İBRAHİM VE HZ. İSMAİL’İN KÂBE’Yİ İNŞÂ ETMESİ

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol