Bu hafta e-postama gelen bir soruyu gündeme almak istiyorum. Soru şöyle: “Hocam, bizim memlekette (neresi olduğu e-postada yazıyor ama ben açıklamıyorum) eğer yeni evli bir adam ölürse, karısını küçük kardeşiyle evlendirmek şeklinde bir gelenek var. Dinimizce bunun bir mahzuru var mıdır?”
Ölen erkek kardeşin dul eşiyle evlenme geleneği, insan toplumlarında görülen çok eski bir uygulamadır. Neredeyse ilkel dönemlerden beri hemen bütün toplumlarda görülen bu uygulamaya sosyolojide Levirat evliliği denir.
Levirat’ın sistemli bir şekilde görüldüğü ve uygulandığı toplumların başında Yahudiler gelir. Yahudilerde bir erkek çocuğu olmaksızın ölmüşse, küçük kardeşiyle yengesiyle evlenmek zorundadır. Bu ikinci evlilikten doğan ilk çocuk da ölen kocaya nispet edilir. Yahudilikte levirat’ın amacı neslin devamını sağlamak, çocuksuz olarak ölen erkeğin soyunun yürümesini temin etmektir. Bu Yahudilerde aynı zamanda dini bir görevdir.
Levirat evliliğinin görüldüğü toplumlardan biri de Eski Türklerdir. Eski Türklerde de ölen kardeşin eşiyle evlenme geleneği mevcuttur. Ancak amacı Yahudilerdeki gibi, üreme değil, ölenin geriye bıraktığı eş ve çocuklarına sahiplenme, onları sahipsiz, ortada bırakmama düşüncesidir. Bu da ailenin Türklerde kutsal bir kurum olarak görülmesi sebebiyle gelişmiş bir gelenektir. Dolayısıyla Eski Türklerde dul kalan yengeyle evlenirken, ölen kardeşin çocukları olup olmaması arasında fark gözetilmez, asıl olan onun geriye bıraktığı aile bireylerine sahip çıkmaktır.
İslam öncesi cahiliye toplumunda da levirat türü evlilikler görüldüğü gibi, İslam sonrası dönemde de bu tür evliliklerin yapıldığına şahit olmaktayız.
Dinimize göre bir erkeğin, kardeşi hayatteyken onun eşiyle evlenmesi kabul görmemesine rağmen, kardeşin ölümünden sonra, dul kalan yengeyle evlenmenin bir sakıncası olmadığı anlaşılmaktadır. Nisa suresi 23 ve 24. ayetlerde kendileriyle evlenilmesi yasak olan kadınlar sıralanmaktadır: Nisa 23: “Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren analarınız, süt bacılarınız, eşlerinizin anaları, kendileriyle birleştiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılındı. Eğer onlarla (nikâhlanıp da) henüz birleşmemişseniz kızlarını almanızda size bir mahzur yoktur. Kendi sulbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi birden almak da size haram kılındı; ancak geçen geçmiştir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” Nisa 24: “(Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı. Allah'ın size emri budur. Bunlardan başkasını, namuslu olmak ve zina etmemek üzere mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size helâl kılındı…”
Ayetler incelendiğinde, ölen erkek kardeşin dul karıyısyla, yani yengeyle evlenme hususunda herhangi bir yasak olmadığı görülmektedir. Ayrıca, Hz. Peygamber döneminde ölen erkek kardeşinin dul karısıyla evlenen sahabiler olmasına rağmen, Peygamberimizden bu uygulamayı yasaklayan herhangi bir hadis nakledilmiş değildir. Şu durumda bu tür bir evliliğin dinen sakıncası olmadığı söylenebilir.
Günümüzde ülkemizde yapılan uygulama ise temelde levirat formuna sahip olsa bile, amaç açısından ondan farklıdır. Zira, ülkemizde genellikle, yeni evlenmiş, fakat zifaf gerçekleşmeden vefat etmiş olan erkek kardeşin eşiyle, sonraki kardeşi evlendirilmektedir. Bunun amacı ise öncelikle kız için verilen mehir vb. gibi şeyleri zayi etmemek düşüncesidir. Bu uygulamada ne neslin devamı ne de aile birlikteliğinin gereği olarak koruma duygusunun etkisi olduğu söylenemez. Ancak buna rağmen bu tür bir uygulamanın dinen sakıncası olmadığını söyleyebiliriz.
28.04.2008
Yrd. Doç. Dr. Ali DUMAN
İ.Ü İLAHİYAT FAKÜLTESİ
ÖĞRETİM ÜYESİ