SALİH (a) VE SEMUD KAVMİ
Giriş :
Kur’an-ı Kerim’de kıssaların anlatımı içerisinde şu ifadeler dikkati çeker .
“ Ey insanlar ! Sabah akşam , onların yerleri üzerinden geçersiniz . Akletmez misiniz ? ” ( 37 / 1 )
“ Ad ve Semud kavimlerini de yok ettik . Bunu oturdukları yerler göstermektedir . ” ( 29 / 38 )
Yüce Allah, Kur’an’ın indiği Cahiliyye toplumuna , çeşitli kavimlere ait kıssalar vaz’eder . Kıssalarda anlatılan çoğu kavimler , Cahiliyye Araplarınca tanınan ve onlar nezdinde hikayeleri meşhur olmuş kavimlerdir .
Salih (a) ve Semud kavmi kıssası , Tevrat ve İncil kitaplarında yer almayan Araplar arasında meşhur olmuş bir kıssadır .
Arap tacirleri ve seyyahları , yapmış oldukları kervan yolculukları sırasında
geçtikleri yollar üzerinde , kadim kavimlerden arta kalan harabeleri görürler ve o helak olan kavimlere ait çeşitli rivayetleri işitirlerdi.
" İşte haksızlıkları yüzünden çökmüş evleri ! ( 27 / 52 )
" Sabah akşam , onların yerleri üzerinden geçersiniz . "( 37 / 1 )
" Bunu oturdukları yerler göstermektedir . " ( 29 / 38 )
Burada şöyle bir soru sorulabilir . Madem Cahiliyye Arapları bu kıssalar hakkında bilgi sahibi idiler , o halde Kur’an bunları niçin anlatıyor?
İşte bu soruya cevap ararken , Kur’an-ı Kerim ile Tevrat , Incil ve Cahiliyle Araplarının tevatür yoluyla edindikleri efsanevi bilgiler arasında muazzam bir yaklaşım farklılığı görüyoruz.
Kur’an vazettiği kıssalarda ; küfür-hidayet olgusunu ön plana çıkarır . Tarih , kişiler ve zaman önemli değildir . Çünkü , geçmişte yaşamış ve kıyamete kadar yaşayacak tüm toplumlarda , aynı iman-küfür olgusu yaşanacak / yaşanmaya devam edecektir . Bu bir Sünnetullahtır , Allah’ın kanunudur .
O halde Kur’an noktayı nazarında ; kişiler , zaman ve mekan önemli değildir . Kıssalarda anlatılan kişiler , tarihler ve yerler değişebilir , ancak iman ve inkar mücadelesi , Kıyamete değin dünyanın her yerlerinde , değişik kişiler ve zamanlar ve mekanlar boyutunda gerçekleşecektir .
Oysa Arapların rivayetler yoluyla edindiği kıssalarda efsanevi anlatımlar ön plana çıkmaktaydı . Hidayete yöneltecek temalar yoktu .
İşte bu yüzden Cenab-ı Allah, Cahiliyye Araplarına Salih (a) kıssasının doğrusunu vahyeder . Ve bu kıssadan Cahiliyye Arapları ve tüm kıyamete kadar yaşayacak insanların ibret almalarını ister .
“Semud kavminin başına gelenlerde ibret vardır.” ( 51/43 )
Evet ! Bütün bu anlattıklarımızdan sonra , Salih (a) kıssasını işlemeye devam edelim .
Semud kavmi :
Cahiliyye Araplarının geçtiği işlek bir ticaret yolu üzerinde olan Semud kavminin , Arabistan yarımadasının batısında Medine ile Sina yarımadası arasında olduğu rivayet edilir.
Kur’an-ı Kerim’de Semud kavminin oturduğu bu bölgenin ismi “ Hıcr ” olarak geçer .
“ Hıcr ” aynı zamanda Kur’an’da bir sureye ad olarak verilmiştir .
Semud halkı , çöllerle kaplı olan Arabistan yarımadası gibi bir coğrafyada , Allah’ın verdiği yeşillikler içinde cennet gibi bir beldede yaşıyorlardı .
Kur’an bu hususu ; Allah’ın Semud kavmine verdiği nimetler açısından şöyle beyan eder :
“ Siz burada , bahçelerin , pınarların , içinde ; ekinlerin , salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven içinde bırakılacak mısınız ? ” ( 26/146-148 )
Yine Kur’an’da Semud kavminin özellikleri arasında , dağları oymak suretiyle yaptıkları evlerden bahsedilir .
“Onlar dağlardan emniyet içinde kalacakları evler edinirlerdi / yaparlardı . ” ( 15 / 82 )
Allah’ın bunca zenginlik verdiği , Semud halkı zenginleştikçe giderek azgınlaşmış, zalimleşmişti . Aynı , kendilerinden önce yaşamış olan Ad kavmi gibi . Allah’ın bahşettiği nimetler , şükürlerini artıracağı yerde sapıklıklarını artırmıştı .
Allah bu kavme , onların içinden bir kişi olan Salih'i (a) Resul olarak gönderir .
“ Semud kavmine kardeşleri Salih’i gönderdik . “ Ey kavmim ! Allah’a kulluk edin ; O’ndan başka ilah yoktur . ” ( 11 / 61 )
Salih peygamberin risaletle vazifelendirilip yollanmasıyla , Semud kavminde hak ve batıl mücadelesi başlamış oldu .
Salih (a) kavminden ; bir olan Allah’a inanmalarını , O’nun emirleri doğrultusunda yaşamalarını ister . Taptıkları putların onlara bir faydasının olmayacağını belirtir .
Salih’in bu çağrıları karşısında kavminin aldığı tavır ise ona karşı çıkmak olur .
Toplum Salih'e (a) tabi olanlar ve karşı çıkanlar olarak ikiye bölünür .
“ Semud kavmine kardeşleri Salih’i gönderdik . Hemen birbiriyle çekişen iki zümre oluverdiler . ” ( 27/45 )
Vahy’i temsil eden Salih (a) , kavminden şunları ister :
“Artık Allah’tan sakının bana itaat edin . Yeryüzünü ıslah etmeyip , bozgunculuk yapan beyinsizlerin emrine itaat etmeyin . ” ( 26/144 )
Putların terk edilerek , Allah’ın istediği biçimde yaşamaları , yeryüzünde bozgunculuk yapmamaları istenir Semud kavminden...
Vahyin gelişiyle beraber çıkarları ; putçuluğu teşvik eden bir yaşam tarzına dayalı olan , Kur’an’ın “ ileri gelenler ” diye nitelediği sermaye ve bunun emrindeki yönetici kesim ise işin ucunun kendilerine dokunacağını anlayınca , halkı Salih'e (a) karşı örgütlerler .
Semud " ileri gelenler "i :
Allah Kur’an-ı Kerim’de ; Semud kavminin “ ileri gelenleri ” nin dokuz kişi olduğunu açıklar .
“ 0 şehirde dokuz kişi vardı ki , bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar , iyilik tarafına yanaşmıyorlardı.” ( 27/48 )
Evet ! Bu dokuz kişi toplumun ahlaki , sosyal ve ekonomik yapısını yönetimini ellerinde bulunduruyorlardı . Zenginlik ve halk adına söz söyleme ve onları diledikleri gibi yönetmek , yalnızca onların hakkıydı !.. Tarihin her kesitinde ve günümüzde de öyle değil midir ?
Böylece “ ilerleri gelenler ” yönetimindeki inkarcı grup Salih peygamberi kavmin gözünden düşürmek için başlarlar saldırı ve iftiralara .
“ Sen şüphesiz büyülenmiş birisin ; bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin . Eğer doğru sözlülerden isen bir belge getir , dediler . ”( 26 / 153-154 )
“ Aramızda bir beşere mi uyacağız ? ” ( 54 / 24 )
“ Vahiy aramızda ona mı verildi ? Hayır o , yalancı ve şımarığın biridir , dediler . ” ( 54 / 25 )
Artık Salih'i (a) yıpratmak için ellerinden ne gelirse yapmaya onu taciz etmeye çalışırlar .
Oysa peygamberlik gelmeden evvel onu çok iyi tanıyorlardı . Emin bir insandı . Dürüsttü . Aynı , kendinden önceki geçmiş ve kendinden sonra gelmiş diğer Resuller gibi...
Hatta ; peygamber olduktan sonra bile bu hususu şöyle belirtiyorlardı :
“ Ey Salih ! Sen bundan önce aramızda kendisinden iyilik beklenen biriydin . ” ( 11 / 62 )
Hem onun bu faziletli durumunu teslim ediyorlar , hem de söylediklerine karşı geliyorlardı .
Ne olmuştu da aralarından biri ve hem de güvenilir biri olan Salih’e cephe alıp ; onun beyinsiz , yalancı ve şımarık olduğunu söylemeye başlamışlardı .
Sebep basitti . Zulüm ve soygun düzeni olan putçuluğa karşı çıkmıştı . Dolayısı ile zenginler ve yöneticilerin rahatını kaçırmış , düzenlerini alt üst etmişti .
Hal böyle olunca tabii ki Salih (a) kötülenecek , tecrit edilecek ve taciz edilecekti .
Salih'in (a) tebliğ mücadelesi hiç kesintisiz olarak devam etti . Bulduğu her fırsatta , her zaman ve her yerde Allah’ı anlattı ve onun emirlerini bildirdi . Yıllarca tebliğ etti durdu .
Onun bu çabasına karşılık kavminin insanları ona pek meyletmiyorlardı . Zulüm ve soygun düzeni olan putçuluk içlerine öyle işlemişti ki söküp atmak çok zordu .
Semud kavminin sınanması ve mucize deve :
Semud kavminde tebliğ mücadelesi sürerken ; Allah onlara verdiği nimetleri kısar . işlerinin bozulması , kesat gitmesi karşısında buna bir sebep arayan inkarcılar faturayı Salih’e keserler . Böylece “ ileri gelenler ” aynı zamanda Salih’i de halkın gözünden iyice soğutmuş , bir taşla iki kuş vurmuş oluyorlardı . Salih'in (a) uğursuz biri olduğunu iddia etmeye başladılar .
Gerçekten bir uğursuzluk yani kısmetsizlik gelmişti üzerlerine . Artık eskisi gibi her şey yolunda gitmiyordu . Kazançları düşmüştü . Bunun Salih'in (a) , putlarına karşı yaptığı hareketlerden olduğu kanısındaydılar . Oysa gerçek öyle değildi . Bu hususa Neml Suresi’nde şöyle değinilir :
“Şöyle dediler : ‘Senin ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık . ’ Salih : ‘ Size çöken uğursuzluk Allah katındandır . Hayır siz imtihana çekilen bir kavimsiniz . ”’ ( 27 / 47 )
Salih'in (a) bu sözleri Semud'luları daha da kızdırıyor , düşman ediyordu . Salih (a) bu vesile ile onların imtihana alındıklarını belki iman ederler diye darlıkla denendiklerini anlatır . Fakat bu uyarılarının yine de faydası olmaz .
Kavmi artık ondan olağanüstü şeyler , mucizeler istemeye başlamıştı . Mucizeler Allah’ın elinde olan şeylerdi . Peygamberlerin böyle bir yetkileri yoktu .
“ Doğru sözlülerden isen bir delil getir , dediler . ” ( 26 / 154 )
0 da ; “ bekleyin ben de sizin gibi bekleyenlerdenim ” diyerek , onların bu isteğinin Allah’ın elinde olan bir şey olduğunu belirtti .
Semud kavminin inkarcılarının amaçları mucize görmek değil , Resulü aciz bırakmak , onun Allah ile ilgisinin olmadığını göstermek , tuzağa düşürmekti .
Nihayetinde Allah onların bu tuzaklarına karşı peygamberini destekleyerek , müşriklerin istediği mucizeyi verdi .
“ Salih : İşte delil bu devedir . Kuyudan su içmek hakkı belirli bir gün onun , belirli bir gün de sizindir ; sakın ona bir kötülük yapmayın , yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalar , dedi . ” ( 26 / 155-156 )
" Allah'ın Resûlü onlara : " Allah'ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın ! " dedi . "
" Ama onlar, onu yalanladılar ve deveyi kestiler . ” ( 91 / 13-14 )
Mucize isteklerinin yerine getirilmesine karşılık , Semud kavminin inkarcılarına bu kafi gelmemişti . Allah’ın zarar verilmemesi isteğine karşılık yine de deveyi kestiler . Zaten amaçları iman etmek değildi . Resulü aciz göstermekti . Fakat “ ileri gelenler "in kurdukları bu tuzak geri tepince , deveyi keserek Salip peygamberin , kavim nazarındaki itibarını gidermek gündemi değiştirmek istediler .
Deveyi kesmeye kesmişlerdi , ama kesmekten pişman olmuşlardı . Artık işleri tamamen alt-üst olmuş , azab emareleri kavmi kuşatmıştı . Allah bunu şöyle beyan eder :
“ Onlar ise deveyi kestiler ; ama pişman da oldular . ” ( 26 / 157 )
İş işten geçmişti bir kere , peygamber üç gün daha yaşayabileceklerini ondan sonra azabın kendilerini yakalayacağını bildirmişti . Zaten bunun alametlerini yaşamaya başlamışlardı bile .
Salih peygambere ölüm tuzağı:
Son pişmanlık içerisindeki Semud kavminin sersem halinden kurtulması için , Salih’in katledilmesi gerektiğine karar veren ; kentin azgın dokuz kişisi olan “ ileri gelenler ” ona tuzak kurarlar .
Bu hususu Allah şöyle beyan eder:
“ 0 şehirde dokuz kişi vardı ki , bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar , iyilik tarafına hiç yanaşmıyorlardı . Allah’a and içerek birbirlerine şöyle dediler : Gece ona ve ailesine baskın yapalım , sonra da velisine ‘ biz ailesinin yok edilişi sırasında orada değildik , inanın ki doğru söylüyoruz ’ diyelim . Onlar öyle bir tuzak kurdular . Biz de kendileri farkında olmadan , onların planlarını altüst ettik . ” ( 27 / 48-50 )
İnkarcıların vardığı son nokta , Resulü ortadan kaldırma fikri olmuştu . Aynı düşünce tüm inkarcı toplumlarda görülür . Peygamberimiz Hz. Muhammed (s) için de , Mekkeli müşriklerin aynı tuzağı kurdukları nazarı dikkate alınmalıdır.
"Kabilecilik anlayışının o dönemdeki bir yansıması olan öldürme planındaki ortak eylem ve sonucunda kimsenin eylemi üstüne almaması neticesi maktulün velisinin karşısında birden fazla hasım çıkarılarak onun kısastan vazgeçirilmesi anlayışı görülmektedir .
Müşriklerin kabilecilik anlayışının bir gereği olan bu zihniyetin , Peygamberimiz zamanındaki versiyonu , Cahiliyye Araplarının " ileri gelenler "i benzeri eylemi gerçekleştirmeye kalkışmışlar ve Salih'de (a) olduğu gibi tuzakları geri tepmişti .
Salih'in (a) kıssasının anlatılma sebeplerinden bekli de biri budur . Yani kıssa ile beraber Hz. Muhammed , Mekke ileri gelenlerinin ölüm tuzağına karşı uyarılmaktaydı .
Artık Salih'in (a) de yapacak bir şeyi kalmamıştı .
" Salih o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi : Ey kavmim ! Andolsun ki ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size öğüt verdim ; fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz . " ( 7 / 79 )
Allah'ın azabı gelmezden evvel İnananlarla beraber Allah , Salih'i (a) kafirlerin tuzağından ve kurtardı .
“ Buyruğumuz gelince, Salih’i ve beraberindeki inananları o günün rezilliğinden kurtardık . ” ( 11 / 66 )
" Haksızlık yapanları bir çığlık tuttu , oldukları yerde yüzüstü çöküverdiler . ” ( 11 / 67 )
Böylece doğru yola gelmemekte direnen , Semud kavminin inkarcıları da
diğer ; Nuh ve Ad kavimlerinin inkarcıları gibi azabı tattılar .
" Bunun üzerine Rableri günahları sebebiyle onlara büyük bir felâket gönderdi de hepsini helâk etti . " ( 91 / 14 )
" Bunun üzerine onları o ( gürültülü ) sarsıntı yakaladı da yurtlarında diz üstü dona kaldılar . " ( 7 / 78 )
sonuç :
Sonuçta kıssanın bize vermek istediklerini şöyle sıralamak mümkündür .
A) Salih'in (a) kavmi Allah’ın sonsuz nimetler verdiği bir kavimdir . Buna mukabil Semud'lular geçmiş kavimlerde olduğu gibi , bu nimetlerin kendi çalışmalarının ürünü olduğunu , bu ürünleri de diledikleri gibi harcayacaklarını öne sürerek , Allah’ı ve Resulünü inkar ederler .
Halbuki Allah o nimetleri zenginlerin elinde gezen bir meta olarak vermemişti . 0 servet ve nimetlerde yoksulların da hakkı vardı . Zulüm ile o servetleri yığanlar pek tabii ki onlardan istiğna etmeyip diledikleri biçimde , yani zevk ve eğlencelerde harcayacaklardı .
Günümüzde bunun en çarpıcı örnekleri görülmüyor mu ? Tüyü bitmedik yetim hakkı olduğu herkesçe bilinen servetler , o yetimlere değil , bir gecelik harcamalara , kumarhanelere , batakhanelere , yatakhanelere gitmiyor mu ?
B) Zulüm düzenleri sayesinde edindikleri servetleri , dayanıklı olduğunu zannettikleri dağlara oydukları evlere yığıyorlardı . Oralarda ebedi yaşayacaklarcasına... İnkarcı biri olan Nuh’un oğlu da , dağın onu Allah’ın azabından kurtaracağını zannetmişti . Yine aynı inkar psikolojisi ile olacak ki Semud kavmi de ; sığınılabilecek en sağlam yer gördükleri için olsa gerek dağları oyup evler yapıyorlardı .
Günümüzde ise bu inkarcı psikolojinin aynı tavrı değişik bir şekilde ortaya koyduğunu görüyoruz . Milimetrik mühendislik ve yüksek teknoloji ürünü olarak yaptıkları gökdelenler ve binaların ; depremlere , doğal afetlere karşı testlerini de yaparak doğaya hakim oldukları imajını veriyorlar . Böylece zulümle kazandıklarını bu mekanlarda tüketerek bu dünyada ebedi kalacaklarcasına yaşıyorlar .
C) Kıssa içerisinde belirtilen çok önemli bir husus vardır .
“ 0 şehirde dokuz kişi vardı ki , bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar , iyilik tarafına hiç yanaşmıyorlardı . ” Kıssa anlatımı içerisinde Allah’ın " Mele " “ ileri gelenler ” olarak nitelediği zenginler ve yöneticilerden oluşan ve kavmi , inkara azmettiren , Resule şiddetle karşı gelen , mucize devenin kesilmesini gerçekleştiren ve Salih’e (a) öldürmek üzere tuzak kuranlar sadece ve sadece
“dokuz” kişidir .
Gerçi Kur’an’da , Semud kavmi hakkında sayısal bir bilgi verilmiyor ama ; binlerce kişilik kavmi yöneten , çekip çeviren ve gelirlerine el koyanların adedinin “ dokuz ” kişi olduğu ibretle belirtiliyor .
Bunu günümüz toplumlarında çok daha iyi görmüyor muyuz ?
Milyonların oluşturduğu bir ülkeyi , bir elin parmakları kadar zengin ve onların direktifi altındaki çok az sayıdaki yöneticiler idare ediyor .
Bu bir avuç azınlık olan zümrenin çıkarları ile çatışanlar ; hakkı da temsil etse mahkum edilerek ezilmiyorlar mı ? Toplumlar bu azgın bir avuç " ileri gelenler "in istediği şekilde yönlendirmiyor mu ?
D) Semud’un inkarcılarının en son düşündükleri şey ise eğip bükemedikleri , susturamadıkları , Salih'i (a) öldürmek .
Bütün dava adamlarının inkarcılar karşısında bu pozisyonu unutmamaları ; eğilip bükülmediklerinde , ellerinin öpülmeyeceği, aksine yok edilmek istenecekleri hatırlatılmaktadır.
E) Kıssa aynı zamanda , özel olarak Hz. Muhammed ve sahabesine müşriklerin kurmakta oldukları tuzağı ; Resulü öldürme tasarılarını izhar etmektedir . Onları dikkatli olmaya sevk etmektedir.
Cengiz DUMAN
Araştırmacı-Yazar