Almanya’da neler oluyor ?
Her ülkede olduğu gibi almanya’da da ülke dışından gelenlere karşı bir husumet olduğu bilinen bir gerçektir. almanlarda olduğu gibi bizde de olmaktadır. elbette ülkesini sevme ile başlayan bu davranış zamanla husumete gitmekte, daha sonraları ise iş ileri, “ hayati boyuta girmektedir”. belli bir düzeyde kalması gereken iş, hayati boyutlara girmesiyle, birçok önemli zarar ve ziyanlara teşebbüsler artmaktadır. ölçüyü aşmadan olması gereken olayı anlama ve savunmalarda yapmamız gerekeni bir şekilde insani boyutlarını ve ülkeler arası hukuki hakları dikkate almak suretiyle olmalıdır. toplum değerlerini ele alırken, mutlaka bir ölçü kullanılması gerekir. ama 21 yüz yıla ayak bastığımız bu zamanda halâ gerilerde kalması gerekenlerin, günümüzde ortaya konması toplumlarımızda kin ve düşmanlık had safhaya uzanır ki !, bunda doğacak her türlü zararları karşılıklı olarak her iki toplumlarında olaya muhatap olacağıdır. ve her iki toplumda zarar ve ziyana ortak hale gelir ki bunda insani bir amacın olacağı mümkün değildir.
almanya özellikle son yıllarda bunu hortlatan olayları yakınen yaşamıştır. şöyle bir hafızaları yoklayacak olursak, bu konuda “ geçmişte 23 kasım 1992 tarihinde almanya’nın mölln kentindeki mühlenstrasse’de türk bir ailenin oturduğu evin kundaklanması sonunda aslan ve yılmaz ailelerine mensup 5 kadın yanarak ölmüştü. 1993 yılında solingen’de de türklere karşı bilinçli bir kundaklama olayı gerçekleşmiş ve bir türk ailenin evine düzenlenen ırkçı saldırı ve bunun sonunda 5 türkün diri diri yakılması olayı hafızalara kazınmıştı. 29 mayıs 1993′te düzenlenen bu saldırıyı gerçekleştirip türk ailenin evini kundaklayan üç alman’dan ikisi kısa bir tutukluluktan sonra şimdi serbest; üçüncüsü zaten hiç yakalanmamıştı. (ali külebi tusam ulusal güvenlik stratejileri araştırma merkezi başkanvekili ) demektedirler. yakın tarihin acı tablosu böyle başlamıştı. daha sonraları da devam ederek günümüze doğru nice olaylar oldu.
* * *
elbette bunlar ne ilk nede son dur. oysa olması gerekenin ise olmamasıdır. tüm bu olan olayların katı ırkçılığın sonucu olduğu bilinmektedir. devlet yöneticileri katı ırkçılık üzerine gereken tedbirleri almalılar. geç kalınmaması gereken bir olaydır. nihayetinde hepimiz birer insanız. eğer aralarımızda bir sorun varsa bunu hayati olaylarla değil, hak hukuk içerisinde çözüm aranmasıyla sağlanacağı yere yakma, yıkma ile cinayetler ile ve camilere atılan molotoflarla olmaması gerekir.
bu hareketlerin insani ortamlar için çözüm getirmeyeceği bilinmesine rağmen halâ sürdürülüyor olması tehlikelerin artmasına neden oluyor. son almanya dan aldığımız haberlerin hiç iç açıcı olmadığı, özellikle köln de sürmesi akla çok şeylerin gelmesini sağlamaktadır.
papa’nın köln den olması, tarsus’un, üzerine gelinmesinde de çok düşündürüyor. bilindiği gibi iki yıl gibi bir zaman içerisinde, alman köln kardinal’i joachim meisner, tarsus’a üç defa geldiler. episkopos un dışında daha niceleri geldiler. episkopos genelde yeni bir kilise isteminde bulunurken diğerleride bunu desteklemişlerdi.
almanya’dan gelen episkopos tarsus’a ilk geldiklerinde, belediye başkanı burhanetdin kocamaz’a, yeni kilise yapmak istediklerini söylerken, buna cevap olarak belediye başkanı mevcut kilisenin bu hizmet için yeterli olduğunu söylemesine, alman köln kardinal’i joachim meisner, mevcut kilise şehrin dışarısında kaldığını söyleyebilmiş di !..
daha sonralarında gelmesinde bu kilise istemine devam etmişler, ayrıca almanya’dan gelenlerinde aynı kilise istemine devam etmiş bulunuyorlardı. geçtiğimiz yıl yine almanya dan, tarsus’a gelen bazı vekillerinde, tarsus kaymakamı mehmet gödekmerdan’a bunlarında söyledikleri, “ biz almanyada cami yapımına destek verdik,”demek suretiyle tarsus’a yeni kilise yapılmasına destek verilmesini istemişlerdi.
* * *
elbette bunları neden anlattığım düşünülmüş olabilir. elbette normaldir. papa 16 cı benedik’in, vatikan’ın başına gelmesiyle, almanya da süren islam a karşı çalışmalarda arttığı ve özelliklede papa 16 cı bededik’in yaşamış olduğu köln şehrinde fazla görülmesi camilere molotoflar atılması, diyanet’in köln de yapmak istediği caminin yapılmaması gerektiği üzerine, ayrıca müslüman almanların artmasına tedbirler olarak dernek kurarak çalışmalara başlamışlardır. geçen yıl bu konu üzerine önemli bir çalışma yapan ırkçılıkları ile tanınan almanya’nın köln kentinde inşa edilecek olan ditib merkez camii’ne karşı yürüttüğü kampanyalarla adını duyaran ve 19–20 eylül tarihlerinde avrupalı aşırı sağcı gruplarla birlikte, köln’de bir anti islamlaşma kongresi düzenlemeye girişen aşırı sağcı pro köln grubu, önümüzdeki mayıs ayında yeni bir anti islamlaşma kongresi düzenleyeceğini açıkladı.
pro köln grubunun yaptığı çalışmalar ve daha sonraları yapacakları çalışmalar düşündürmeye devam etmektedir.
toplumları rahatsız eden bu tür derneklere izin verilmemesi gerektiğini anlatmaya gerek yok dur. her ülke de böyle bir takım aşırı uçların olmasını kullanmaya kalkanların da varlığı biliniyor. aşırı uçların varlığı bilinmesine rağmen halâ böyle huzur ortamını bozmaya çalışmaların olmasına göz yumulmuş olması sanırım bu gibi gurupların, bir yerlerin işine geldiği ve bunlardan da destek aldıkları düşünülürse bizlerinde ülke olarak gereken tedbirlerin almaları icab edeceği gerçeği görülmesi gerekiyor.
aşırı ırkçı gurupların ne yapacağı belli olmaz, bundan dolayı da tedbirlerin tez zamanda alınması gerekir.
ayrıca düşünülmesi gereken, tarsus kentimiz ile ilgili almanların özelliklede, köln episkoposunun çalışmaları yakınen takip edilmesinde yarar olur diye düşünüyorum !..
04.04.2009
Mehmet Başar
Gazeteci-Yazar
mbasar71@mynet.com