İNCİL VE HIRİSTİYANLIKTA ZİNA
Yahudilik gibi, orta Asya çevresinde doğup, gelişen Hıristiyanlıkta da kadın-erkek ilişkileri düzenleme alanı içerisindedir. Ancak, Yahudilikten farklı olarak, ortaya çıktığı coğrafyada gelişme imkanı bulamaması sebebiyle, orta Asya’nın yukarı kısmında gelişme zemini bulmuş, bu sebeple de geliştiği coğrafyadaki, inançlar dahil pek çok şeyden etkilenmiştir.
İncil de Tevrat’tan farklı olarak bir şeriat kitabı olmaktan daha ziyade, başlangıçta Hz. İsa’nın başından geçen olayları anlatan bir biyografi kitabı niteliğindeyken, sonraları, azizlerin katkılarıyla, Hz. İsa’nın dışındaki kimselerin hayatları ve olaylar hakkında bilgi veren bir kitap haline dönüşmüştür, bu sebeple de hukuk ve ahkam alanında Tevrat alt yapısına bağlı kalmak zorunda kalmıştır.
Fakat İncil’in kadın-erkek ilişkilerine yaklaşımında temel, Bakire Meryem olmuştur. İncil’e göre esas olan bekarettir. “Erkeğin evlenmemesi daha iyidir.” (1. Korintliler, 7:1); “Çünkü doğuştan, ana rahminden çıktıklarında hadım olanlar bulunduğu gibi, insanlar tarafından hadım edilmiş olanlar ve kendilerini Göklerin Egemenliği uğruna hadım saymış olanlar da vardır. Bunu kabul edebilen, kabul etsin!" (Matta, 19:12). İncil, kadın-erkek cinsel ilişkisine sadece bir zorunluluk sonucu olarak müsaade eder; İncil’e göre bir adamın zina etmektense evlenmesi daha iyidir. “Şehvetle yanmaktansa evlenmek daha iyidir” (1. Korintliler, 7:9).
İncil’e göre cinsellik, sadece üremek için izin verilen bir insan davranışıdır. Parrinder: “Hıristiyanlık karmaşık bir dindir, daha çok İbrani ve Eski Yunan düşüncelerinin ve başka etkilerin sentezidir. İbrani doğacılığına dayanan bir arka planı vardır ve bu düşüncede cinselliğin Tanrı tarafından yaratıldığı düşünülür, üremeyle erkek egemenliği vurgulanır” (Geofrey Parrinder, Dünya Dinlerinde Cinsel Ahlak, 289.) şeklindeki tespitleriyle, İncil öğretisinin cinsellik konusunda tutarsız bir yönü olduğuna vurgu yapar. İncil öğretisinin bu konudaki tutarsızlığı, bekaretin esas kabul edilmesi ve evlenmenin şehvet içinde yanmaktansa daha iyi olacağı düşüncesine rağmen; cinselliğin Tanrı’nın yarattığı bir şey olduğu fikri, çelişkilidir. Bu bir anlamda Tanrı’nın yaratmasını sorgulamak gibidir.
Belki bu sebeple olacak; İncil boşanmaya karşıdır; “karısını cinsel ahlaksızlıktan başka bir nedenle boşayan her adam, onu zinaya itmiş olur. Boşanmış bir kadınla evlenen de zina etmiş olur” (Matta, 5:32). Bu hükümden anlaşıldığına göre, boşama için geçerli tek sebep kadının cinsel ahlaksızlığıdır; eğer kadın cinsel yönden kocasına sadık değilse, o zaman boşanabilir. Fakat arkasından gelen cümle karısını boşayanın onu zinaya itmiş olacağı hükmünü getirmektedir ki; basit bir istidlalle, cinsel yönden ahlaksız bile olsa evli bir kadını boşamak, onu zinaya itmek demek olmaktadır. Boşanmış bir kadınla evlenmenin zina olduğu şeklindeki hüküm ise tamamen başka bir problemi ortaya çıkarır. İncil’in cinsellik konusundaki bu tutarsızlığı ve insan doğasına aykırı hükümleri, kaçınılmaz olarak, cinsellik bakımından farklı yöntemlerin geliştirilmesine zemin hazırlayıcı niteliktedir. Nitekim Engels bu konuda şu tespitleri yapmaktadır: “Katolik ülkelerde, onun büyükleri, eskiden olduğu gibi, burjuva delikanlısına gerekli kadını bulurlar, ve bunun tabii sonucu, monogamy’nin kapsadığı çelişkilerin en tam bir şekilde gelişmesidir: erkek tarafından dört başı mamur bir heteraism (erkeklerin evlilik dışı ilişkisi); kadın tarafından dört başı mamur bir zina. Eğer Katolik kilisesi boşanmayı yasaklamışsa, bunun tek sebebi, hiç şüphesiz, ölüme olduğu kadar, zinaya da bir çarenin bulunmadığını kabul etmiş olmasıdır” (Friedrich Engels, Aile, Özel mülkiyetin ve Devletin Kökeni, 100).
İncil’in, monogamy (tek-eşli evlilik) evlilik türünü benimsemesine ve polygamy (çok-karılılık)’e karşı çıkmasına rağmen, zina konusunda kesin ve belirli ceza getirmemesi, zina konusunda açık kapı bırakıldığına da işaret etmektedir. XIII. Yy’ın ünlü kilise babalarından ve İncil yorumcularından Thomas Aquinas, zinanın en somut göstergelerinden biri olan fahişelik konusunda şunları söylemektedir: “Lağımı yerinden kaldırırsanız, sarayı pislikle doldurursunuz. Dünyadan fahişeleri çıkarırsanız, yerlerini eşcinsellikle doldurursunuz” (Parrinder, 318-319.). Aquinas’ın bu yorumuna Parrinder, “cinselliğin reddedilmesinin sonucu olarak fahişeliğe izin verilmesi” (Parrinder, 319) şeklinde açıklama getirmektedir.
İncil’de de genel anlamda evli bir kadınla işlenilen zina fiili suç sayılmış, fakat cezası konusunda herhangi bir açıklama getirilmeyerek Tevrat’a tabi olunmuştur. İncil’e göre zina, cinsel yönden aldatma demektir ve evli yada nişanlı bir kadınla gayrı meşru cinsel ilişkiye girilmesi durumunu ifade eder. Evli bir adamla, bekar bir kadının gayrı meşru ilişkisi ise bekarın zinası (fornication) olur. Evliler arasındaki zina (adultery) büyük bir günah olduğu gibi, büyük bir sosyal yanlışlıktır (Easton Bible Dictionary, “Adultery” mad., 36).
Yrd. Doç. Dr. Ali DUMAN
İ.Ü İLAHİYAT FAKÜLTESİ
ÖĞRETİM ÜYESİ