|
|
|
|
|
|
|
|
Ebu Hanife (İmam Azam)hayatı, eserleri ve fıkıhçılığı
Asıl adı Numan b. Sabit b. Zota olan Ebu Hanife’nin doğum tarihi hakkındaki bilgiler muhtelif olmakla birlikte m. 699 yılında Kufe’de doğmuş olduğuna dair bilgiler daha fazla yoğunluk arzetmektedir. Arap olmadığı kesin olan Ebu Hanife’nin Farisî ya da Türk olduğu yolunda farklı bilgiler mevcuttur. Küçük yaşta Kur’an-ı Kerîm’i hıfzeden Ebû Hanife, gençliğinde bir müddet ticaretle uğraşmıştır. İmam Şa`bî’ye talebelik eden İmam, onun tavsiyesiyle arapça, şiir, nahiv, sarf öğrenmiş bu ilimleri öğrenmekteki mahareti sebebiyle hocaları tarafından ticaretle uğraşması engellenerek ilme yöneltilmiştir.
Aynı zamanda Kufe re’y ekolünün üstadı Hammad b. Ebî Süleyman’a talebelik eden Ebu Hanife, vefatına kadar hocasının yanından ayrılmamış, onun vefatı üzerine ders verme makamına geçmiştir. Ders verme yöntemi olarak, eski filozofların diyalektik akademi derslerindeki yöntemlerini tercih etmiş olduğu söylenebilir. Her hangi bir konudaki meseleyi talebeleri arasında tartıştırdıkdan ve herkes görüşlerini ortaya koydukdan sonra, en son olarak İmam-ı Azam delil ve istinbat ile bir karara ulaşılmasını sağlar ve ulaşılan kararı yazdırırdı. Öğrencilerine öğütler vererek onları yönlerdiren İmam, bu şekilde ilimde kendisinin izlediği yolu uygulamalı olarak öğrencilerine öğretirdi.
Emeviler devrinin sonu ve Abbasiler devrinin başlangıcı görmüş olan İmam, başlangıçta Emevilere karşı Abbasileri desteklemişse de daha sonra onların da Emevilerden farklı olmadığına hükmederek siyasetle meşgul olmayı terketmiştir. Bu sebeple kendisine teklif edilen kadılıkları reddetmiş, bu yüzden de hapislerde yatmıştır. Miladi 769 yılında 70 yaşında vefat etmiştir.
Ebu Hanife’ye nispeti kesin olan eserlerinin başında el-Fıkhu’l-Ekber gelir. Bundan başka Kitabu’l-Fihrist; el-Fıkhu’l-Ebsat; Kitabu el-Alim ve Müteallim; Kitabu’r-Risale; Marifetü’l-Mezahib gibi eserler de İmama nispet edilmektedir.
Fıkhına gelince; fıkhı “kişinin lehinde ve aleyhinde olanları bilmesi” şeklinde tanımlayan Ebu Hanife, doktrinini, fıkhı sistematik hale getirip bütün dünyavi meselelerin leh ve aleyhindeki biçimlerini ortaya koyarak ve sağlam bir akide esası çıkararak meydana getirmiştir. Kendisi ticaretle de uğraştığı için fıkhında ticarî bir karakterin olduğu gözlenmektedir. Ebû Hanife’nin fıkıhtaki metodu şöyle özetlenebilir: Her hangi bir mesele ile karşılaşıldığında önce Kitaba (Kur’an-ı Kerim), sonra sünnete müracaat eder, daha sonra sırasıyla sahabî kavli, kıyas, istihsan, icma ve örfe müracaat ederdi. Akıl ve fikir hürriyetine çok büyük değer veren Ebû Hanife, zamanının önemli görüşlerine karşı her zaman aklını referans olarak kabul etmiştir.
Aklı öne çıkarması sebebiyle hadis ve sünneti ihmal etmekle suçlanan Ebu Hanife, esasen yaşadığı coğrafyanın şartları sebebiyle hadis konusunda çekimser bir tutum sergilemek zorunda kalmıştır. Zira, bir ilim merkezi olan Kufe’de yaşamasına rağmen, dinin siyasete alet edildiği bir çağda, insanların Peygambere izafeten ylana hadisler uydurdukları bir dönemde yaşamış, bu nedenle de herhangi bir konuyla ilgili hadisleri kullanmak durumunda kaldığında çok titiz davranmıştır. Onun hadisler konusundaki titiz davranması, kesinlikle sahih hadis bulunduğu zaman kendi görüşünde ısrar ettiği anlamına gelmez. Bilakis bir konuda sahih bir hadis bulmuşsa, onunla amel etmiş ve kendi görüşünden dönmüştür.
Yrd. Doç. Dr. Ali DUMAN
İ.Ü İLAHİYAT FAKÜLTESİ
ÖĞRETİM ÜYESİ
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|