Temel hak ve hürriyetler arasında yer alan konulardan biri de Din ve Vicdan Hürriyetidir. Bu hürriyet, bireyin dilediği gibi inanma, inandığı gibi yaşama hakkını garantiye alan bir hürriyettir. Özellikle çok inançlı toplumlarda, devletin, bütün vatandaşlarının din ve inançları arasında dengeyi sağlaması ve taraf olmaksızın bütün inançlara aynı mesafede durması yani laik olması bu bakımdan öne çıkmaktadır. Laik olmayan devletlerde din ve vicdan hürriyeti konusunda dengenin sağlanmasının güç olacağı aşikardır.
Mesela İran’ı ele alalım. İslam Cumhuriyeti olduğu iddiasındaki bu devlet laik değildir. Yönetimde İslam’ı esas aldığını iddia etmekte ve vatandaşları arasında iktidarının gereğini yaparken bu ilkeden hareket etmektedir. İran’da halkın büyük çoğunluğu İmamiye Şiasına mensup ve gayri Müslim nüfus oranının çok düşük (belki de hiç yok) düşünülürse, İran için bir din ve vicdan hürriyeti sorunu ortaya çıkma ihtimalinin az olması sebebiyle laikliğin bir problem olarak görülemeyeceği var sayılabilir.
Aynı şekilde Fransa’yı da tahlil edecek olursak, bir çok farklı Hıristiyan mezhebi mensubu vatandaşları olduğu gibi, Müslüman, Yahudi, Budist vs. pek çok din mensubu vatandaşlara da sahip olan Fransa’da, devletin bütün dinler karşısında eşit mesafede durabilmesi ve din ve vicdan hürriyetini sağlayabilmesinin şartı laiklik olarak görünür.
13. ve 20. yüzyıllar arasında dünyaya hükmetmiş Osmanlı Devleti açısından din ve hürriyetine baktığımızda, 18. yüzyıl sonrası Fransa’da gelişen laiklik benzeri bir yapıyla, çok uluslu ve çok dinli bir toplumun, birlik, beraberlik ve kardeşlik içerisinde idare edildiğini söyleyebiliriz.
Laiklik ilkesi ortaya konulmadan yüzyıllar önce, farklı din ve etnik kökenden insanları birbirine düşman olmaksızın idare edebilmenin, çok üstün devlet geleneklerini gerektirdiği düşünülebilirse de, ilkeler açısından bakıldığında, Kur’an tarafından insanlara bildirilmiş bir hakikati ilke edinmiş olmanın bu işin sırrı olduğu görülür. Bakara suresi 256. ayette Yüce Allah: “Dinde zorlama yoktur” buyurmaktadır. Dinde zorlama yoktur ilkesi, laikliğin, din ve vicdan hürriyetinin altın anahtarıdır. Bu ayet iki şekilde yorumlanabilir. 1) Bir kimsenin herhangi bir dini, din olarak seçmek konusunda zorlanması söz konusu değildir; 2) Herhangi bir dine (özellikle de İslam’a) inanan bir kimsenin, inandığı dinin gereklerini yapıp yapmama konusunda zorlanması söz konusu olamaz
YRD. DOÇ. DR. ALİ DUMAN
İ.Ü İLAHİYAT FAKÜLTESİ
ÖĞRETİM ÜYESİ