TEVRAT’A GÖRE AŞURA GÜNÜNÜN ÖNEMİ VE ÂŞURA ORUCU
Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat’ta yer alan ifadelerde; Allah’ın, Musa ve Harun’un, İsrailoğullarını Mısır’daki Firavun zulmünden kurtarmak için denizi yarıp Mısır’dan çıkardığı günü, kutsal bir gün, Bayram ilan ettiğini görmekteyiz. İbranice Pesah adı verilen, Hamursuz bayramı, Mısır'daki kölelikten kurtuluşun anısına her yıl sekiz gün olarak kutlanır. Mısır'dan çıkış çok acele, ansızın ve apar topar olduğundan, Yahudiler kendileri için hazırladıkları ekmeklerin hamurlarının mayalanmasını beklemeden pişirirler. Bu yüzden Yahudiler, bu bayramda mayalı hiçbir ürün yemez. Pesah, Hamursuz bayramı boyunca, mayasız hamurdan yapılmış matsa adındaki ekmeği yerler. Tevrat’ta, Âşûrâ günü ile ilgili olarak şunlar geçmektedir:
"Aşağıdakiler sizin için sürekli bir yasa olacak: Yedinci ayın onuncu günü benliğinizi yeneceksiniz. Gerek İsrailliler'den, gerekse aranızda yaşayan yabancılardan hiç kimse çalışmayacak.”
“Çünkü o gün, Kâhin Harun sizi pak kılmak için günahlarınızı bağışlatacaktır. RAB'bin huzurunda bütün günahlarınızdan arınacaksınız.”
“O gün Şabat'tır, sizin için dinlenme günüdür. Benliğinizi yeneceksiniz. Bu sürekli bir yasadır.”
"Bu sizin için sürekli bir yasadır: İsrail halkının bütün günahlarını yılda bir kez bağışlatmak için verildi." Ve Harun RAB'bin Musa'ya buyurduğu gibi yaptı. “[7]
Tevrat’ın Levililer kitabında bir başka bölümde Âşûrâ günü ile ilgili olarak şunlar ifade edilmektedir.
“RAB Musa'ya şöyle dedi:“
"Yedinci ayın onuncu günü günahların bağışlanma günüdür. Kutsal bir toplantı düzenleyeceksiniz. Benliğinizi yenecek, RAB için yakılan sunu sunacaksınız.”
“Hiç iş yapmayacaksınız. Yaşadığınız her yerde kuşaklar boyunca sürekli yasa olacak bu.”
“O gün sizin için Şabat, dinlenme günü olacak. Benliğinizi yeneceksiniz. Ayın dokuzuncu günü, akşamdan ertesi akşama kadar Şabat'ı kutlayacaksınız.” [8]
“Hz. Nuh zamanından beri bütün Samî dinlerde makbul sayılan Âşûrâ gününde oruç tutmak Yahudilere farz kılınmıştı. Onlar, yedinci ayları olan Tişrin’in onuncu gününe rastlayan Âşûrâyı bayram telakki ederek bir takım merasimler icra eder ve bir yıllık günahlardan temizlenmek üzere oruç tutarlardı.” [9]
Mısır’daki Firavun zulmünden kurtulan İsrailoğullarına, kurtuldukları bu gün anısına saygı gösterip bu günü her yıl anmaları için bayram ilan eden Allah; İsrailoğullarına, bunda sürekli olmaları uyarısında bulunmuştur.
Medine’ye gelen Hz. peygamber daha önce devam ettiği bu gündeki orucun Yahudi ahkâmında da uygulandığını duyduğunda bu orucu pekiştirmek için Vakit geçirmeden hem kendi tuttuğu hem de Ensar ve Muhacirine emrettiğini görmekteyiz.
“Seleme bin el-Ekva radiyallahu anh’dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem, Eslem’den bir adama emretti: “Haydi halka ilan et! Kim yemişse günün kalan kısmını oruçla geçirsin. Kim yememişse orucuna da devam etsin. Çünkü bu gün, Âşûrâ günüdür.” (Buhari, Müslim ve Nesai)” [10]
Hz. peygamberden rivayet olunan bu hadiste, resulullahın vakit geçirmeden Âşûrâ orucunu uygulamaya geçirdiğini anlamaktayız. Bu hadisten anlaşılacağı üzere; Muhacirinden Âşûrâ orucu tutanların oruçlarına devam etmelerini emrederken; Mekke’de tutulan Âşûrâ orucundan bîhaber olan Ensar’ın da, resulullah’tan haber aldıkları andan itibaren bu orucu tutmaya başlamalarını emretmiştir. Yani bu seneki Âşûrâ orucunun vakti geçti, gelecek seneye tutarız, dememiştir. Ensar’ın böyle bir oruç ile ilgileri bulunmadığı için oruç tutulma emri kendilerine ulaştığı andan itibaren oruca başlamalarını emreden Hz. peygamber, Muhacirin için ise; Mekke’de tuttukları Âşûrâ orucunu, Yahudilerin de tuttuğunu görerek bırakmamaları için oruçlarına devam etmelerini istediği anlaşılmaktadır.
Nitekim sahabeden özellikle Muhacirinden geldiğini zannettiğimiz bazı sorulara Hz. peygamber şöyle cevap vermektedir: “İbn Abbas radiyallahu anh’dan: Allah resulü sallallahu aleyhi vesellem, Âşûrâ günü oruç tutup; o gün oruç tutulmasını emr edince dediler ki: “ Ey Allah’ın resulü! Bu Yahudi ve Hıristiyanların saygı gösterdiği bir gündür.” Şöyle buyurdu: “ Gelecek sene inşallah dokuzuncu günü oruç tutarım.” Fakat gelecek sene gelmeden Allah resulü sallallahu aleyhi vesellem vefat etti. “ (Müslim ve Ebu Davud)” [11]
Hz. peygamber sahabeden gelen Âşûrâ orucu ile ilgili bu takva’ya dayanan çekincelere hak vermiştir. Hz. peygamber mühim olanın, Hz. Musa ve Hz. Harun’un İsrailoğullarını Firavundan kurtulmalarını sağladıklarında tuttukları bu oruca istinaden Âşûrâ orucunu uygulamaları olduğunu fakat Yahudilerin, bize uydunuz gibi Müslümanları hafife almalarına karşı, bir önceki veya sonraki gün de oruç tutarak, onların bu tutumlarına karşı bir değişiklik yapabileceklerini belirtmiştir. Nitekim kendi de bir sene sonraki Âşûrâ orucuna bir gün evvel başlama isteğini bu yüzden ifade ettiği kanaatindeyiz.
Hz. peygamber bilindiği gibi kendisine ilgili ayetler inmezden evvel, Ehl-i Kitab’ın uygulamalarından bazılarını tatbik tatbik etmiştir. Kıble’nin Kudüs olması, abdest ve gusül, recm v.s gibi değişik uygulamaların, haklarında ayetler inmeden Hz. peygamber tarafından hem kendisi tarafından uyguladığı hem de sahabesine emrettiği malumdur.
CENGİZ DUMAN
ARAŞTIRMACI - YAZAR