Fakat bizim kitabımızda insanın yaratılışıyla ilgili ayetler okunduğunda, insanın topraktan yaratıldığını görürüz. Hatta bu sebeple İblis'in kendisinin ateşten yaratıldığı gerekçesiyle, Allah'ın emrine itaatsizlik ederek şeytana dönüştüğü kitabımızda bildirilir. İnsan topraktan yaratılmıştır ama, kuru toprağı bir yere yığsanız ona şekil veremezsiniz, onu ıslatmanız gerekir. Toprak suyla buluşunca yapışkan bir madde olan çamr haline gelir. O çamuru ateşte pişirirseniz tekrar kuru ama artık kurumuş bir balçıktır. Açık havada bekleterek demini almasını beklemeniz lazım. Ama bütün bu işlemler o toprak yığınının, ya da çamurun insan olmasına yetmez. O toprağı insan yapan bir öz vardır onda: RUH.
Evet, insan topraktan yukarıda sayılan işlemlerden geçirilerek yaratılmıştır ama, Allah'ın ona ruhu üfürmesiyle insan olmuştur. Demekki insanın bir hammaddesi var, bir de özü var. Ham maddesi toprak, özü ruh. Bu ikisi bir arada insan oluyor.
İnsanın yaratılış şemasındaki bu anlatımı mutasavvıflar çok güzel özetlemişlerdir. Onlar insanın hava, ateş, toprak ve sudan müteşekkil bir varlık olduğunu ve bu maddelerin onun kişilik özelliği üzerinde etkileri olduğunu söylerler. Onlara göre bu kişilik özellikleri eğitilebilir. Buna nefs terbiyesi derler. Gazali de el-Munkızu mine'd-Dalal (Dalaletten Hidayete) adlı kitabında nefs terbiyesinin önemine işaret ederek: "Bütün ilimleri okudum, öğrendim, fakat hakikati mutasavvıfların yolunda buldum" diyor.
Nedir insanın ham maddelerinin insana kattığı nitelikler. Mutasavvıfları dinleyelim:
Hava: İnsanın gururlu, kibirli, kendini büyük gören, yani havalı olmasına yol açar. Fakat nefs terbiyesiyle bu hava, her nefeste alınan kalbe uyanıklık veren zikrullaha dönüşür.
Ateş: İnsanın öfkeli, kavgacı, sinirli olmasına yol açar. Fakat nefs terbiyesiyle bu aşk ateşine dönüşür.
Toprak: Ağırdır, insanın tembel olmasının sebebidir. Fakat nefsini terbiye eden bir insan artık, tembel değil, çalışkan olur, fakat o çalışkanlık onda gurura değil, tevazuya, alçak gönüllülüğe yol açar.
Su: Akıcıdır, geçtiği yeri karıştırır. İnsandaki su insana ortalığı karıştırma, sebep yokken fitne çıkarma niteliği verir. Nefs terbiyesiyle bu, akan suyun yolunu bulduğu gibi, karışıklıkları gideren kendi yolunu bulan bir insana dönüşür.
Mutasavvıfların bu yaklaşımı, insan ile Allah arasında bulunan kulluk bağının güçlendirilmesi için verilmiş misallerdir. Gerçekte böyle midir bilinmez. Fakat onların nefs terbiyesi dediği şey. Peygamberimizin ifadesiyle "Kendini bilen Rabbini bilir" olmalıdır.
Yrd. Doç. Dr. Ali DUMAN
İ.Ü İLAHİYAT FAKÜLTESİ
ÖĞRETİM ÜYESİ
İ.Ü İLAHİYAT FAKÜLTESİ
ÖĞRETİM ÜYESİ