Geçtiğimiz hafta İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından düzenlenen IV. İslam Hukuku Anabilim Dalı Koordinasyon Toplantısı ve Eğitim-Öğretim Meseleleri Sempozyumu için İzmir`e gitmiştim. Toplantı "Özürlü Cenin Alınması Meselesi" başlıklı iki oturumlu bir sempozyum ve "İslam Hukukunda Aktif Eğitim" konulu tek oturumlu bir konferans ile tamamlandı. Gerçekten çok faydalı bir toplantı olduğunu söyleyebilirim.
Özellikle özürlü ceninin alınması meselesi etrafından gerçekleşen tartışmalar, ülkemizde yaşanılan önemli bir problemi çözmek adına atılmış adımlardan biri olarak nitelenebilir. Bu konu üzerinde Marmamara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet ERDOĞAN ve Van Yüzüncüyıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali İhsan PALA birer tebliğ sundular. Ayrıca Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi ve ülkemizdeki nadir genetik uzmanlarından biri olan Prof. Dr. Orhan TERZİOĞLU konuyla ilgili aydınlatıcı bir tebliğ sundu.
Burada tebliğlerin özetini yapacak değilim ama ben kısaca tartışmalara değinmek istiyorum. Özürlü ceninin alınması meselesinin pek çok boyutları var. Öncelikle ana karnındaki ceninin can taşıyıp taşımadığı, hangi safhada insan olarak değerlendirilebileceği, özürlü olduğunun tespiti yöntemleri, hangi özüre sahip olduğunun kesin olarak belirlenip belirlenemeyeceği konusu, taşıdığı özür dolayısıyla dünyaya gelmesinden sonra ailesi ve toppluma yük olması meselesi, özürlü çocuğun bakım ve hayatını idame ettirebilmesi için ne kadar mali yük getireceği gibi konular, tartışmanın teorik boyutunu oluşturur. Bundan başka konunun ahlaki ve dini boyutları vardır. Özürlü olduğu tespit edilse bile ana karnındaki bir canlının yaşamına son verme hakkı ne kadar ahlakidir. İnsan hayatının herhangi bir aşamasın çeşitli sebeplerle özürlü olabiliyorsa, doğmadan önce ona yaşama hakkı vermemek bir çıkış yolu olaiblir mi? Dinler bu konuda ne diyorlar? İslâm`a göre özürlü ceninin kürtajla alınması uygun mudur? Gibi sorunlar hep bu konu etrafında yer alan problemlerdir.
Bir tıp doktoru olan Prof. Dr. Orhan Terzioğlu, genetik açıdan ana rahmine düşmüş bir bebeğin, bütün yapısının ortaya çıkarılaibleceğini ve bu tespitten sonra çocuğunu sahip olduğu özürleri tespit edebilme imkanı olduğunu belirterek, özürlü ceninin alınmasının tıbben doğru olduğunu söyledi. Konunun dini ve ahlaki boyutarının görmezden gelinemeyeceği itirazlarına karşı; özürlü bir çocuğun hem aileye hem de topluma yük olduğu için, alınmasının kişisel hürriyet ve ekonomik boyutlarıyla fayda sağladığına işaret ederek, bu konunun ahlaki boyutlarının tıbbın konusu olmadığını söyledi.
İslâm hukukçuları ise bu konuda ikiye bölündüler. Bir grup beyni özürlü olan ceninin alınmasının dinen bir sakıncası olmadığını, zira bir insanın beyin ölümü gerçekleşmesi neticesinde öldüğüne hükmedildiği, bu nedenle de beyin özürlü ceninin insan sıfatını kazanamadığı görüşünü ileri sürerken; diğer grup, hangi özre sahip olursa ceninin alınmasının dine uygun olmadığını ileri sürdü. Tartışmaların çok uzaması sebebiyle, konu tam bir hükme bağlanmadan, diğer bir ifadeyle, konunun tartışılmaya devam edilmesinin daha uygun olacağı kanaatiyle, kesin bir karara varılmadan toplantı sona erdi.
Kastmaonu Postası yazarı olarak ben de bu konuda kesin bir hüküm vermeyeceğim. Ancak ceninin alınması konusunda doktorların kimi zaman kendi maddi menfaatleri adına, ailelelere yanlış bilgi verdikleri kimi durumlara şahit olduğum için, ceninin özürlü olup olmadığının kesin olarak belirlenebilmesi hakkında çeşitli şüphelerim var. Doktor dostlarımız alınmasın ama, maalesef ana karnında sağlıklı olan çocuklara bile sakat hükü verildiği bazı durumlara şahit oldum. Doktorların bu çocuk sakat alalım dedikleri, şu an 10 yaşında olan bir dostumun çocuğu var. Yani bu konuda tek doktorun hükmüyle karar veirlemeyeceğini düşünüyorum. Ayrıca, cenin özürlü olsa bile, onun yaşama hakkını elinden almanın ahlaki açıdan sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. Zira, insan hayatının herhangi bir aşamasında çeşitli sebeplerle özür sahibi olabilir. Bu taktirde özürlü olan insanı öldürme hakkımız olamayacağı gibi, özürlü doğacak olan bir çocuğu öldürme hakkımızda olamaz diye düşünüyorum. Fakat, kesin olarak beyin özürlü olduğu tespit edilen (bu tıbben mümkün mü bilmiyorum) ceninin alınması konusuna çok da karşı değilim. Ancak ileriki tarihlerde bu konu hakkında İslâm Hukukçuları bir karara vardığı zaman, onuda burada sizinle paylaşmak isterim. Şu an için kesin bir hüküm vermek doğru gözükmüyor.
Son oturumda Doç Dr. Mustafa Yıldırım "İslam Hukukunda aktif Eğitim" konulu bir tebliğ sundu. Bu tebliğinde İzmir İlahiyat Fakültesinde yeni geliştirilen Aktif Eğitim yönemini anlatan Yıldırım, öğrenci katılım esasına dayanan bu yöntemle, önceki senelere oranla daha fazla konuyu, daha derinlemesine ele alabildiklerini belirtti.
Yrd. Doç. Dr. Ali DUMAN
İ.Ü İLAHİYAT FAKÜLTESİ
ÖĞRETİM ÜYESİ
|