İslam Hukukunda İçtihat Kavramı
İçtihat kelimesi, Arapça, gayret etmek, çaba harcamak, araştırmak, mücadele etmek, savaşmak gibi anlamlara gelen c-h-d kökünden türetilmiş bir isim olup, İslam Hukukunda müçtehidin, hükmü bilinmek istenilen bir konuda elinden gelen gayreti sarf etmesi anlamında kullanılan bir terimdir.
Bilindiği gibi İslam hukukunun dört temel kaynağı vardır. Bunlara usul (asıllar) da denir. Bunlar: Kitap (Kur’an), Sünnet, İcma ve Kıyas’tır. Bunlardan ilk ikisi nakli son ikisi ise akli delillerdir. Ortaya çıkan herhangi bir meselenin hükmü konusunda bu dört asıla müracaat edilir. Yani, bir meselenin hükmüyle ilgili olarak önce Kur’an’a bakılır, onda bulunamazsa, sünnete bakılır. Onda da bulunamazsa, geçmiş alimlerin görüşleri anlamında icmaya bakılır. Onda da bulunmazsa, o meselenin benzeri bir mesele ilk üç kaynaktan araştırılır ve böylece hüküm bulunmaya çalışılır.
Elbette ortaya çıkan yeni bir meselenin hükmüyle ilgili olarak anlattığımız bu süreç, anlatıldığı kadar basit değildir. Zira, bir meselenin hükmünü Kitap, Sünnet, İcma’dan araştırmaya çalışmak başlı başına uzun bir süreç olduğu gibi, bunlarda da hüküm bulunamazsa yapılacak olan içtihat da oldukça uzun ve yorucu bir süreçtir.
İçtihat icma ve kıyasın temeli olarak görülebilir. Zira icma, herhangi bir asırda yaşayan müçtehitlerin, bir meselenin hükmüyle ilgili olarak fikir birliği etmeleridir. Kıyas ise ortaya çıkan meselenin bir benzerini bularak, ondaki hükmü yeni meseleye taşımaktır. Her iki uygulamada da müçtehit akli melekelerini kullanmak zorundadır ki, meselenin hükmünü araştırmak anlamında içtihat etmek zorundadır.
İçtihat İslam hukukunun güncelliğini korumasında birinci derecede etken olan önemli bir kavramdır. İçtihat sayesinde düşünce donukluğunun önüne geçilmekte, yeni ortaya çıkan meselelere çözüm üretmekte içtihat birinci derecede önemi haiz olmaktadır.
Ancak ne yazık ki, özellikle hicri 5. yy’dan sonra içtihat kapısının kapandığı şeklinde bir düşünce gelişmiştir. İçtihat kapısının kapanması demek, taklidin öne çıkması, yeni ortaya çıkan meselelere çözüm üretme sürecinin biterek, eski görüşlerin güncellenerek sürdürülmesi demektir. Bu aynı zamanda, İslam hukukunun güncelliğini yitirmesi ve çağa ayak uyduramaması demektir.
İçtihat kapısının kapandığı şeklindeki düşüncenin hiçbir İslam alimi tarafından ileri sürülmediği söylenmekle birlikte, fiili olarak bu düşüncenin uygulandığı görülür. Özellikle müçtehit yetişmeyeceği, yeni ortaya çıkan meselelerin hükmünü araştırmaya yetkin insanların ortaya çıkamayacağı şeklindeki düşünceler buna sebep olmuştur.
İçtihat kapısının kapalılığı meselesi ayrı bir tartışmanın konusu olduğu için burada sadece temas etmekle yetiniyorum. Ancak belirtmek gerekir ki, içtihat İslam hukuku düşünce sisteminin temeli olan kavramlardan biridir ve her zaman ihtiyaç duyulan bir uygulamadır.
Yrd. Doç. Dr. Ali DUMAN
İ.Ü İLAHİYAT FAKÜLTESİ
ÖĞRETİM ÜYESİ