Ülkeleri içten fethetme taktiği...” Gençliğin Çöküşü Manevi Boşluk “.Ve Misyonerlik ( 4 )
Yarınların teminatı olan çocuklarımızın Kız veya Erkek bunların geleceği, nasıl bizler için önemli ise onlar, Misyonerler içinde önemlidir...
Amaçları doğrultusunda, hareket etmek zorundadırlar. Ve bu görev verilmesinde ne gerekiyorsa, bunun maddi karşılığı Fazlasıyla verilmesi sağlanır.
Bunu da en güzel bir şekilde döneminde İtalyan Dışişleri Bakanı olan, ve AET dönem başkanı, Gianni de Micheles’in, Aralık 1989 yılında Müslüman gençleri nasıl Yozlaştırılması üzerine düşüncesini alenen ortaya koymuştur. Ve bunu da önlemenin 13 milyar dolarla olacağını net bir şekilde açıklamıştır. Peki ne diyordu: İtalyan Dışişleri Bakanı Gianni de Micheles: ” Kuzey Afrika’daki İslami uyanışı bozmak için Müslüman gençler; eğlence merkezleri, gece kulüpleri ve çeşitli yerlere kanalize edilmeli, Batı yaşayışına özendirilmelidir.” Buradan da anlaşıldığı gibi, Misyonerlerin çalışmasında Para hiç önemli değildir…
Almanya, Frankfurt da, 17 Ağustos 1991 de Kiliseler Birliği’nin genel kurulunda konuşan bir Misyoner, Müslüman aile yapısını bozmak için ne yapılması gerektiğini şöyle açıklıyor:
“ İslam kadını; kalbi, aklı ve bedeni ile İslam’a, kocasına ve çocuğuna dönük olduğu devirlerde Müslümanlar büyük devletler ve medeniyetler kurarak dünyaya hakim olmuşlardır. Müslüman kadınları, dünyaya ve nefislerine dönük olduklarında, Müslüman ülkeler Hıristiyan Batı’nın kölesi, sömürgesi olmuşlardır. Batı için en büyük tehlike Müslüman kadınının geçmişte olduğu gibi İslam’a dönüşü ve bütün arzularının üstünde Allah rızasını ön plana tutmasıdır. Müslümanları imha ve dejenerasyonun ( YOZLAŞMA )yolu, kadından geçer. Elbette İslam ülkelerinin kalkınmasında da en önemli rol Müslüman kadınının üzerindedir.” (Türkiye, 17 Ağustos 1991)
* * *
Kadının aile ortamında eğer kendi değerlerinin yitirilmesi sağlanmışsa, o aile içerisi bir anlamda çökmüş sayılır.
İslam toplumunda, Kadın ailesine bağlı kaldığı ve İslami değerler içerisinde, yaşamını sürdürüldüğü dönemlerde, aile içerisinde ve Devlet içerisinde, maddi olduğu gibi, Medeniyet çalışmasında da başarılar o devirlerde olduğu tarihi vesikalarda görülmektedir.
İslami aile ne zamanda Yozlaşmışsa, işte o zaman da hem aile ortamında, hemde Devlet ortamında zayıflamışız, güçsüz olan hale gelindiği geçmiş tarihe bakıldığında görmek mümkündür.
Yukarıda ortaya konan belge ve tespitler, kesinlikle hayal değil ve gerçektir.
Kadınlarımızın yozlaşma göstermesi sonucunda, ailede en önemli mevkide olan Anne yaşantısı çocuklarına da geçtiği söz konusu olunca arkası, arkasına gelen tehlike her tarafı sarmış ve sarmaktadır.
İşte buna da örnek bir belge ile ortaya koyalım.
Rahip Samuel Zwemer’in şu sözleri de gençliğin ahlakını bozmak için kimlerin çaba gösterdiği açısından dikkat ederek okuyalım.
Rahip S. Zwemer diyor ki: “Müslümanları vaftiz etmek için boş yere çabalayıp dur-mayalım. Başka yollar ve başka çabalar deneyelim. İslam memleketlerinde girişeceğimiz faaliyetlerde, onlara önce Hıristiyan adetlerini, Hıristiyan bayramlarını, Hıristiyan kültürünü, Hıristiyan ahlakını aşılayalım.”(Tercüman, 15 Mayıs 1991)
“ Bazıları kabul etmese de, gerçekleri görmemekte inat etse de, gerçek gerçektir, inkâr edilmesi mümkün değildir. Bu görmemezlik, farkına varmamazlık, gaflet değilse apaçık dalalettir...
Biz, bizden olmayan başkalarına düşman olalım demiyoruz. Allah’ın yarattığı kul olarak insanlar arasında kin ve düşmanlığa yer yoktur. Herkes, her toplum kendisinden sorumludur. Ancak yapılmak istenenleri bilip tedbir almak da her halde huzurlu ve güvenli bir toplum olmamız için gereklidir.” Gençliğin Çöküşü Manevi Boşluk.
* * *
“ İtibarlı Alman gazetelerinden Die Zeit ve haftalık Fokus dergisi de gerçek niyetlerini ve İslamiyet hakkında neler düşündüklerini açıkça yazıyor.
Die Zeit gazetesinde “İslam Dünya İçin Tehlike mi?” başlığı altında geniş ve muhtevalı bir tartışma yayınlandı. Dört tam sayfada verilen yazıda, aralarında eski Alman Başbakanlarından Helmut Schmidt’in de bulunduğu, seçkin bilim adamları, siyasetçiler, kardinal veya piskopos seviyesinde Hıristiyan din adamının iştirak ettiği açık oturumda dile getirilen İslamiyet ve Müslüman ülkelerin geçmişteki ve günümüzdeki durumu ve Batı dünyası için taşıdığı tehlikelerle ilgili düşünceler var.
Açık oturum, Die Zeit’in imtiyaz sahiplerinden Theo Sommer’in söz alıp önceki NATO Başkomutanı John Galvin’in görevden ayrılması sırasında sarf ettiği şu sözleriyle başlıyor: “Soğuk savaşı kazandık. Yetmiş yıllık bir gafletten sonra yeniden son 1300 yılın esas çatışma eksenine dönüyoruz. Bu, İslam ile olan büyük çatışmadır.” (Türkiye;07N1- san 1993)
Eğer biz, biz olarak kalacaksak ve huzurun gerçek kimliğimizi muhafazada olduğunu kabul ediyorsak gençliğimizin her gün bizden nasıl uzaklaştığının ve uzaklaştırıldığının farkına varıp gerekli tedbirleri almak zorundayız... Ama maalesef, öyle bir gaflet içerisindeyiz ki, artık Rahiplerin Hindistan’a, Rahibe Teresa’ların Müslüman Türkler arasında girmelerine Misyoner faaliyetlerinde bulunmak için doğuya, Ağrı’ya zahmet etmelerine gerek kalmamıştır. Eldeki tüm imkânlar içteki taşoranlarla çok iyi değerlendirilmektedir...
Gelecekten ümitliyiz, pırlanta değerinde geçlerimiz yetişiyor...
Ancak, bir grup gençler de var ki, onları gördükçe içimiz kan ağlıyor... Üzülmemek elde değil... Sayılan az da olsa, sesleri yüksek çıkıyor... Başkalarına zarar vermek ve ifadeye çalıştığım maksatlıdan amacına ulaştırmak üzere gençleri dejenere etme gayretleri acı ve çok üzücü... Tedbirler alınmadığı takdirde, kaybolan bir nesli yaşlı gözlerle seyretmenin pişmanlığı da hiç bir işe yaramaz...
O gözyaşları hepimize ızdırap verir, büyük bir acıya boğar... “ Gençliğin Çöküşü Manevi Boşluk. Abdullah SEVİNÇ.
Abdullah Sevinç hocamız, belge ve yorumlarında değerli bir makale yazmışlar. Ve bazı yerlerde konuyu açma notlarımızla olayın ciddiyetine dikkat çekmek, ilgili sorumlularımızın işin ehemmiyetini anlamaları için gereken tedbirlerin zamanında alınmasında geç kalınmaması dileğimizdir.
Konumuz çok geniş olmasına rağmen, kısa olarak sadece dört güne aldık. İnşaallah yine her elimize geçen belgeler oldukçada, yine ortaya olayı ciddiyeti açısında koymak tarafındayız.
Bu sorunlarımızda Sadece olayın tedbirlerini, Devletin üzerine atılmaması gerekir. Her aile evlatlarının kız veya erkek olanlarımızın en güzel temel değerlerimiz olan İslam Ahlakı içerisinde yetişmeleri sağlanmasında katkılarını göstermeleri gerekmektedir.
Aksi halde yarınlarımızda evlatlarımız çok farklı yaşam değerlerine düşmeleri görüldüğünde ise yapacak bir şey elimizde kalmayabilir !.
Mehmet Başar
Gazeteci-Yazar