Her yıl 18 Mart geldiğinde, 1915 yılı 18 Mart’ı aklıma geliyor. Çanakkale Savaşları adı verilen, aslında insanlık tarihinin gördüğü insan kıyımının en fazla olduğu tarih dilimlerinden biridir 18 Mart 1915. Mart ayı içerisinde günler hatta haftalar süren savaşlarda, gerek işgalcilerden, gerekse vatan savunması yapan Türk ordusundan yüz binlerce kişi canını vermiştir bu savaşlarda.
TRT1’de Salı akşamları ekrana gelen “Kınalı Kuzular” dizisini izliyorsanız, orada bu destandan kesitler anlatılmakta. Kimi zaman Sorgunlu Hasan, kimi zaman Mektebi Sultani öğrencisi, hepsi bir amaç için orada canlarını verdiler ve tarihe bir not düştüler “Çanakkale geçilmez!”
Her ne kadar Çanakkale Savaşları I. Dünya savaşı esnasında gerçekleşmiş olsa da, İstiklal Harbimizin habercisi ve Türk Milleti’nin esir edilemeyeceğinin ilanı olarak görülebilir. Türk Ordusunun bu savaşlarda ortaya koyduğu kahramanlık, sonraki yıllarda Anadolu Hareketini başlatacak olan Mustafa Kemal Paşa’nın sığınılacak kalesinin Anadolu’daki Türk evladı olduğunu göstermiştir. Nitekim 1915 Mart’ından, 1919 Mayıs’ına gelindiğinde son bağımsız Türk Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Paşa, hareketini destekleyecek kaleye doğru yönelmişti bile.
18 Mart tarihi bizim için çok önemlidir. Bu önemini orada kanını akıtmış, canını vermiş dedelerimizden aldığı kadar, bir milletin tarih sahnesinde var oluş mücadelesi olmasından da alır. Eğer 18 Mart’ta Çanakkale geçilmiş olsaydı, Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşının başlarında yenilgiye uğramış olacaktı. Halbuki Çanakkale’de dedelerimizin verdiği savaş, Osmanlı Devleti’nin olduğu kadar, onun safında yer alan Almanya ve Bulgaristan’ın da savaş içerisindeki konumunu etkilemiştir. Deniz yoluyla Türk topraklarını geçemeyen itilaf devletleri, en önemli müttefiklerinden biri olan Rusya’dan mahrum kalmış ve ona yardım götürememiştir. Bu sayede Rusya savaş dışı kalmış ve ittifak devletlerinin kuzey cephesi bir nebze olsun rahatlamıştır. Ancak ne yazık ki Türk askerinin kahramanlığını gösteremeyen Bulgaristan ve Alman askerleri yenilgiye uğrayınca, teslim olmuşlar ve Osmanlı Devleti de anlaşma yapmak zorunda bırakılmıştır. Neticede 1918 yılında Mondros Mütarekesi imzalanarak Osmanlı Devleti de müttefikleriyle birlikte yenik kabul edilmiş ve Türk vatanı düşman çizmelerine açılmıştır.
Osmanlı Devleti’nin 1918 yılında imzaladığı Mondros Mütarekesi, düşman kuvvetlere Anadolu’nun diledikleri yerini işgal edebilmeleri imkanını vermiş, bu sebeple güneydoğumuzu Fransızlar, güneyimizi İtalyanlar, devlet merkezimiz İstanbul’u İngilizler ve İzmir’i Yunanlılar işgal etmişlerdir.
Eğer Çanakkale’de verilmiş olan mücadelede Türk ordusu başarısız olsaydı bu işgal seneler önce gerçekleşmiş olacaktı ve belki de tarihin seyri hiç istemediğimiz bir biçimde devam edecekti. Fakat Çanakkale’deki isimsiz kahramanlarımız sayesinde tarihin seyri bugün geldiğimiz noktanın hazırlanmasına yol açmıştır. Bugünümüzü borçlu olduğumuz Çanakkale ve İstiklal Harbi şehitlerimizi rahmetle anarken, onlar için birer Fatiha göndermeyi bir evlatlık vazifesi olarak görüyorum.
16 Mart 2008 Pazar
Yrd. Doç. Dr. Ali DUMAN
İ.Ü İLAHİYAT FAKÜLTESi
ÖĞRETİM ÜYESİ