|
|
|
|
|
|
|
|
Atatürk, İslam ve Günümüz Gençliği
Bugün Atatürk vefatının 70. Yıldönümü. Bundan yetmiş yıl önce, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ebediyete intikal etti. ülkemizde 10 kasım ile başlayan hafta Atatürk Haftası olarak bilinir. Bu çerçevede bende merkezini Atatürk'ün ve onun cumhuriyeti emanet ettiği gençliğin oluşturduğu bir yazı yazmaya karar verdim.
Aslına bakarsanız, yoğun çalışma programım sebebiyle, şu sıralar pek fazla köşe yazısı yazmaya vakit bulamıyorum. Fakat bugün şahit olduğum bazı hadiseler beni bu yazıyı yazmaya sevk etti.
www.islamhukukusayfasi.tr.gg adlı sitemden de duyurduğum üzere geçtiğimiz Cuma günü Malatya Aydınlar Ocağında "Atatürk ve İslam" konulu bir konferans vermiştim. Bugün de 10 kasım Atatürk'ün ölüm yıldönümü olduğu için, derslerimde Atatürk ve İslâm konusunu işledim.
Öğrencilerime Atatürk ve İslâm konusundaki bilgilerinin ne düzeyde olduğunu sorduğumda aldığım cevaplar gerçekten ilginç ve bir o kadar da düşündürücüydü. Bu arada belirtmem gereken not, yazıda söz konusu olan öğrenciler, görev yaptığım İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesindeki öğrenciler değil, İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesinde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretimi derslerine girdiğim öğrencilerdir.
Gelelim ilginç cevaplara; öncelikle belirtmem gerekir ki öğrencilerimin Atatürk konusunda kulaktan dolma ve bilgi temelinden yoksun bir halde olduklarını gösteren bu cevapların düşündürücü olduğunu belirtmeliyim. Birincisi, öğrencilerin bir kısmının tamamen Atatürk ve İslâm konusunda hiçbir bilgilerinin olmaması, ikincisi ve daha vahim olanı Atatürk ve İslâm konusunda, Atatürk'ün bir din düşmanı olarak görülme oranının azımsanamayacak miktarda çok olması ve üçüncüsü çoğu öğrencinin konuya ilgi duymamasıdır.
Kanaatimce bunun en önemli nedeni ise Atatürk ve İslâm konusunda yeterince bilgi veren kaynakların bulunmayışı, bulunsa bile gerekli duyuru ve ilanlarının yapılmaması sebebiyle bu eserlerden toplumun haberdar olmayışıdır.
Atatürk ve İslâm konusu gerçekten toplumumuzun genelinin çok az bildiği yada hiç bilmediği bir konudur. Üzülerek belirtmem gerekir ki, toplumumuz Atatürk'ün İslâm anlayışı konusunda çok da olumlu düşünmemektedir. Bunun iki temel nedeninden birincisi rozet Atatürkçüleri, diğer İslâm'ı kendi siyasal çıkarları için kullanan kesimdir. Her iki takım da Atatürk'ün Müslümanlığını, daha doğrusu Müslüman olmasını hazm edememektedir.
Evet açıkça söylemekten bir sakınca görmüyorum: Atatürk müslümandır. Onun Müslüman olduğu konusunda Atatürk'ün "İnsanın dinsiz olmasının imkanı yoktur… Tabiatıyla biz, içine girdiğimiz dinin en çok isabetli ve çok olgun olduğunu biliyoruz ve imanımız da vardır" sözleri yeterli kanıttır. Bir başka delil ise Manevî kızı Sabiha Gökçen'in aktardığı şu anektottur: "Bir sabah, Ata'nın elini öpmek üzere yanına girdim. İşleri ile meşguldü. Bir süre ayakta bekledim, birden derin bir iç geçirdi ve "Allah" dedi. (O bunu sık sık tekrarlardı.) Atatürk hakkında evvelce çok şeyler duymuştum, bu tesirle olacak, bir hayli şaşırdım. O'nun ağzından Allah kelimesini duymak beni şaşırtmış ve heyecanlandırmıştı. Ata'nın yüzüne şaşkın bir şekilde bakmış olacağım ki; "Sen dindar mısın?" diye sordu. Ben de ailemden aldığım din terbiyesiyle "Evet, dindarım" dedim ve bu cevabımı nasıl karşılayacağını anlamak için ürkek ürkek yüzüne baktım. Cevabım hoşuna gitmişti. "Çok iyi… Allah büyük bir kuvvettir. O'na daima inanmak lazımdır." dedi ve bu konuda uzun uzun izahat verdi. Ben de o zaman anladım ki, Atatürk hakkında söylenenlerin aslı yoktur ve Ata bütün söylenenlerin hilafına dindar bir insandır (S. Arif Terzioğlu, Yazılmayan Yönleriyle Atatürk, yy, 88-89).
Onun şu sözü de, Hz. Muhammed'e olan bakışını yansıtır: "Hz. Muhammed, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. Onun izinde, bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adımız silinir, fakat sonsuza kadar O, ölümsüzdür"(Utkan Kocatürk, 195).
Hz. Muhammed ile ilgili bir diğer sözü de şöyledir: "Büyük bir devrim yaratan Hz. Muhammed'e karşı beslenen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla yaşamak gerektir"( Sarıkoyuncu, Atatürk Din ve Din Adamları, 30).
İyi ama neden birileri Atatürk ve İslâm konusunda olumsuz kanaattedir? Kanaatimce bunun en önemli nedeni, Atatürk'ün bu yönünün vurgulanmaması ve İslâm aleyhinde hareketlermiş gibi gösterilmek istenen bazı icraatlarıdır. Bu icraatlardan birisi halifeliğin kaldırılmasıdır. Ülkemiz insanları, maalesef dinimiz hususunda yeterince sağlıklı bilgi sahibi olmadıkları için, dinimizi siyasi çıkarları adına kullanan bazı kimseler, halifeliğin kaldırılmış olmasını, dinin kaldırılmasıyla bir tutmakta ve bu sebeple halifeliği kaldıran Atatürk'ü dinsiz ilan etmektedir. Halbuki halifelik dini bir gereklilik değildir. Halifelik dünyevi-siyasi bir kurumdur ve bizim dinimizde Peygamberimizin ifadeleriyle "ruhbanlık yoktur". Yani Allah adına insanların işlerini görüp gözetme yetkisi hiç kimseye verilmemiştir, verilemez. O halde dünyevi-siyasi bir kurum olan halifeliğin kaldırılması, yine dünyevi-siyasi bir eylemdir, dinle ilgisi yoktur.
Bunun yanında laiklik ilkesinin bazı kesimlerce din düşmanlığı şekline sokularak sunulması da bu ilkeyi getiren Atatürk'ün İslâm düşmanı olarak lanse edilmesinde kullanılan bir diğer argümandır. Halbuki laiklik Atatürk'ün ifadeleriyle: "Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyetini tekeffül etmek demektir". Yani Atatürk laikliği, insanların din ve vicdan hürriyetinin devlet tarafından garanti altına alınmasından başka bir şey değildir. Fakat birileri bunu dinsizlik olarak ele almakta ve bu anlayışları çerçevesinde uygulamaya çalışmaktadır. Bu anlayışın tehlikelerine dikkat çeken Atatürk: "Laik hükümet tabirinden dinsizlik manasını çıkarmaya yeltenen fesatçılara fırsat vermemek lazımdır" diyerek, laikliğin dinsizlik olmadığını, onu dinsizlik şeklinde algılayıp, uygulamaya çalışanların ise fesatçılar olduğunu açıkça söylemektedir. Üstelik bizim dinimizde "dinde zorlama yoktur" (Bakara, 2/256) ve "sizin dininiz size benim dinim bana" (Kafirun) şeklinde ifadesi bulan din ve vicdan hürriyetinin bütün insanlar için tanındığını gösteren ayetler ile Atatürk'ün laiklik anlayışı birebir örtüşmektedir.
Bu çerçevede Atatürk'ün İslâm Anlayışı adında bir kitap çalışmam olduğunu duyurarak yazımı bitirmek istiyorum. Umarım çalışmam tamamlandığında, beklediğim faydayı sağlayacak ve insanların eline ulaşması için gerekli ilan yardımını görecektir.
10.11.2008
--
Yrd. Doc. Dr. Ali DUMAN
İnönü Üniv. İlahiyat Fak.
İslam Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
| |