Sadaka ve Dilencilik
23.08.2008
Yaz tatilinde Ankara’daydım. Ağabeyimin bir işi için Ulus’a gitmiştim. Ağabeyim işini görmek üzere gittiğinde, ben Ulus Zincirlikuyu Camii önünde arabada onu beklemeye koyuldum. Bir anda, arabanın az ötesinde yerde yatmakta olan bi kadını farkettim. Kadın, yüzü koyun yere yatmış, sanki elektriğe çarpılmış gibi sürekli başını sallayıp duruyordu. Ayakları da görükmüyordu. Önünden geçenler onun bu haline acıyarak, önündeki mendile 3-5 kuruş para bırakıyorlardı. Hava çok sıcaktı ve kadın durmadan başını sallayıp duruyordu. Bir süre onu izledim. Acaba gerçekten bir rahatsızlığı mı vardı, yoksa numara mı yapıyordu?
Farkettim ki kadın, yolun yukarısından ve aşağısından gelenler olmadığı zaman, başındaki örtüyle yüzünü siliyor ve titremeyi kesiyordu. Fakat gelen olduğunda tekrar titremeye başlıyordu. Yaklaşık on dakika kadar kadını izledim. Derken kadın birden toparlandı, ayağa kalktı, önüne bırakılmış olan paraları topladı. Yanındaki bavul türü bir çantadan bir pardesü ve eşarp çıkarıp onları giyindi ve koşar adım yürüyerek kayboldu. Benim onu takip ettiğin on dakika içerisinde sanıyorum 10-15 milyon lira para kazandı.
Bu türden hadiseleri televizyon haberlerinde izliyordum. Fakat bizzat gözlerimle şahit olunca gerçekten hayrete düştüm. Bu hikayeyi neden yazdığım konusuna gelince; Türkiye Diyanet Vakfının yayınladığı İslam Ansiklopedisine “sadaka” maddesini yazmıştım. Orada sadaka kelimesinin Türkçe karşılığını Türk Dil Kurumu Sözlüğünün “dilenciye verilen bir miktar para” şeklinde verdiğine işaret ettikten sonra, bu kullanımın yanlış olduğunu, İslam’da dilencilik kurumuna hoş bakılmadığını, dolayısıyla dilenciye verilen paraya sadaka denilemeyeceğini belirtmiştim.
Bu hadise ile ansiklopedi maddesinde yazdıklarımı bir araya getirince, ülkemizde insanların sadaka niyetiyle dilenciye para verdiklerini ve adeta dilencilik kurumunu desteklerini görmüş oluyorum. Bu ise kötü niyetli, gerçekten ihtiyaç sahibi olmayan kimselerin insanların iyi niyetlerini suiistimal etmelerine, dolayısıyla, insanlar arasında iyi niyetli, Allah rızası için, yardımlaşma amacıyla işletilmesi gereken bir kurumun, yani sadaka kurumunun yanlış yorumlanmasına yol açmaktadır.
Sadaka, İslam Hukukunda ihtiyaç sahibi olan kimse yada kimselere, hiçbir beklenti olmaksızın, sırf Allah rızası için verilen ayni (mal) yada nakdi (para) cinsinden hibeye verilen isimdir. Elbette sadakada amaç ihtiyaç sahibi bir kimsenin, ihtiyacını gidermek ve ona yardımcı olmaktır. Dolayısıyla sadaka verirken, sadaka verdiğimiz kişinin gerçekten ihtiyaç sahibi olup olmadığını bilmemiz önem arz etmektedir. Bu iki açıdan önem taşır: Birincisi sadaka verdiğimiz kişinin ihtiyaç sahibi olması halinde onun bir derdine çare bulmuş oluruz. İkincisi eğer sadaka verdiğimiz kişinin gerçek durumunu bilirsek, sahtekarların dilencilik yoluyla insanların iyi niyetlerini sömürmelerinin önüne geçmiş oluruz. Böylece gerçekte ihtyiaç sahibi olmayan kimselerin insanları suiistimal etmelerini engellemiş ve sahtekarlara prim vermemiş oluruz.
Ramazan ayının yaklaştığı şu günlerde insanlarımızın yardımlaşma duygusunun arttığını görmekteyiz. Ancak bu duygu onları dilencilere para vermeye sevk etmemeli, mümkün olduğu kadarıyla gerçek ihtiyaç sahiplerini bulmak konusunda araştırmacı olmalarını sağlamalı.
Kanaatimce dilencilere verilen paralar sadaka yerine de geçmez. Zaten dilencilere para veren insanlarımızın çoğunun bu bilinçte olduğunu düşünüyorum. Onlar sadece o an için gördükleri bir sakat, kör, topal vs. bir insana, acımak duygusuyla para vermektedirler. Ancak dikkatli olalım, kör, topal, sakat vs. dilencilik yapan her kimse gerçekte kör, topal yada sakat olmayabilir.