Hepinizin bildiği gibi, geçtiğimiz hafta sonu mübarek Ramazan ayını tamamlayarak bayrama ulaştık. Ben ramazan ayı boyunca e-posta yoluyla gönderilmiş sorulara cevaplar yazmıştım. Ancak kimi sorular vardı ki, güler misin ağlar mısın cinsinden, bu soruları gönderen okurlarımın hoşgörüsüne sığınarak, çok ilginç ve komik olanlarını burada okurlarıma sunmak istiyorum. Bazı sorular beni çok güldürdü bakalım sizi de güldürecek mi?
Ancak bundan önce şu hususu da belirtmek isterim ki, soruların yüzde 90'a yakın bir kısmı ilmihal ile ilgiliydi. Bu gerçekten düşündürücüdür. Zira, ilmihal demek, müslüman bir ferdin günlük hayatını İslam'ın kuralları içerisinde sürdürebilmesinde mutlaka bilmesi gerekli bilgiler demektir. Malesef gelen sorulardan ilmihal konusunda toplumumuzun oldukça zayıf olduğu kanaatine ulaştım. Bu aynı zamanda günlük hayatımızda dinimizin yerini de gösteren bir göstergedir. Bunun ne acı bir şey olduğunu göstermek üzere bir anekdotumu anlatmak isterim: "Ben çanak antenle Arapça yayın yapan kanalları da izleme fırsatını buluyorum. Arapça yayın yapan kanalların 3-4 tanesi, haftalık olarak fıkıh programı da yapıyorlar. Duruma göre davetli hocalara telefonla bağlanarak sorular soruyorlar. Bu programlarda dikkatimi çeken husus, telefonla soru soranların Kur'an konusunda oldukça bilgili olmalarıydı. Zira soruyu soran kişi yada kişiler genellikle okudukları herhangi bir ayetin anlaşılması, bu ayeti daha önceki bilginlerin (tefsirciler) anlayışları vb. konularla irtibatlandırarak soruyorlar. Buradan çıkaracağımız, bu tür progrmalara katılanların veya soru soranların dinlerini öğrenmek ve yaşamak hususunda gerçekten problemi hisseden kişiler olduğudur.
Halbuki bizde böyle mi, mesela Nihat Hatipoğlu'nun sahur programlarına da insanlar telefon edip soru soruyorlar ama sordukları konuların çoğu ilmihalle ilgili, yani kesinlikle bir müslümanın bilmesi gereken konularla ilgili, bir kısmı da akıl yürütmeyle ulaşılabilecek cevapları olan sorular. Demek istiyorum ki, bizim soru soranlarımız, din konusunda neredeyse hiç bilgileri olmayan kişiler, öğrenmek istemeleri hoş olsa da, herhangi bir ilmihal kitabında bulunabilecek cevaplarla yada hiç dinle ilgili olmayan havadan sudan konularla insanları meşgul etmeleri, insanların kafalarını karıştırmaları hoş olmuyor.
O nedenle şimdi ben de bana gönderilmiş olan sorulardan bazılarını yazıyorum.
1. Okurumuzun bir tanesi: vitr namazının üçüncü rekatında, fatiha ve zammı sureden sonra, tekbir alırken ellerimizi yana bırakıp sonra kaldırmamız mı gerekir, yoksa doğrudan ellerimiz bağlıyken mi kaldırmalıyız diye sormuş. Cevabı siz verin.
2. Bir başka okurumuz: Teravih namazı kılmazsa orucunun sahih olup olmayacağını soruyor.
3. Bir başkası: Ramazan bayramında içki içmenin haram olup olmadığını soruyor. (Ne zaman helalse)
4. Bir diğer soru: Ramazan gecelerinde insanların cinsel ilişkiye girmesinin sakıncası olup olmadığını sormuş.
5. Bir başka soru: Evde kocası imam olup, kendisi cemaat olan bir bayandan. Bu namazım sahih mi diyer soruyor.
6. Bir başka soru: Tuvalete gittikten sonra, donu ıslakken abdest alınıp alınamayacağını
7. Bir diğeri: Teravih namazının herhangi bir rekatında namazdan çıkıp sigara içilip içilemeyeceğini sormuş.
8. Bir başkası: Oruçluyken unutarak ağzına sakız alan bir dostumuz, oruçlu aklına geldiğinde sakızı yuttuğunu söylüyor. Orucu bozulmuş mudur?
9. Bir başkası: Oruç tutmak yerine fakirlere yemek yedirerek yada para vererek oruç farzını yerine getirmiş olup olmayacağını sormuş.
10. Bir başkası: Namaz kıldıktan sonra abdestsiz olduğunu hatırladığını bu namazı yeniden kılması gerekip gerekmediğini sormuş.
sormuş.
11. Bir diğer soru ezan okunurken tuvalete girilip girilmeyeceğiyle ilgili