KUR'AN'DA ZEKAT
Zekat, İslâm Dini'nin beş temel esası içerisinde yer alan, mali ibadetlerden biridir. İslâm'da hem beden hem mal ile yapılan Hacc İbadeti'nin yanında, mal ile yapılan bir diğer ibadet zekattır. Zekat'ın, Kur'an'da çoğunlukla namaz ile birlikte zikr edilmesi, dinen ne kadar önemli bir ibadet olduğuna delalet etmektedir.
Sözlükte büyümek, çoğalmak, temizlenmek, övmek anlamına gelen zekat kelimesi, bir fıkıh terimi olarak "zengin sayılan bir Müslüman'ın sahip olduğu mallarının belirli bir kısmını (1/40), üzerinden belirli bir zaman geçtikten sonra (1 yıl), ihtiyaç sahibi kimselere, sırf Allah rızası için vermektir". Zekat ibadeti, genel olarak her sene Ramazan ayı içerisinde gerçekleştirilmeye çalışılan bir ibadet olduğu için, ben de bu yazımda Kur'an'da zekata değinmeyi uygun gördüm. Sonraki yazılarımda zekat ile ilgili fıkhi hükümlere de temas edeceğim.
Öncelikle zekat'ın, İslâm'ın diğer temel ibadeti olan namaz, oruç gibi, İslâm'dan önceki kavimlere de farz olduğunu Kur'an'da görmekteyiz. Meryem suresi 31. ayette yer alan Hz. İsa'nın: "Nerede olursam olayım, O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti." (Meryem, 19/31) sözleri, zekat'ın Hz. İsa'ya da emredildiğine işaret etmektedir. Ayrıca, Hz. Peygamberin gönderilmesinden önce peygamber olarak gönderilen çeşitli kimselere, Allah'ın emrettikleri arasında zekatın da bulunduğunun bildirilmesi, zekatın İslâm öncesi kavimler için de farz olan bir ibadet olduğunu göstermektedir. "Onları, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, daima bize ibadet eden kimselerdi" (Enbiya, 21/72). Ayrıca 98. Beyyine suresi 4-5. Ayetler de geçmiş ümmetlerin peygamberlerine zekatın emredildiği bildirilmektedir. Aynı şekilde: "Vaktiyle biz, İsrailoğullarından: Yalnızca Allah'a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve "İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin" diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz" (Bakara, 2/83) ayeti, zekatın İsrail oğullarına (Yahudiler) da emredilmiş olduğunu göstermektedir.
Namaz ve zekat'ın Kur'an'da Allah'a ödünç vermek, hesap gününde (ahrette) yapılacak olan mahkemede, dünyadayken hazırlanmış olan iyiliklerden olduğu bildirilmiştir "Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a gönül hoşluğuyla ödünç verin. Kendiniz için önden (dünyada iken) ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükâfatça daha büyük olmak üzere. Allah'tan mağfiret dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir". (Müzemmil, 73/20). "Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah'ın katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı noksansız görür" (Bakara, 2/110).
Yine Kur'an'da namaz ve zekat'ı vermenin müttakilerin davranışlarından olduğu belirtilmektedir: "İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!" (Bakara, 2/177) "Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar" (Nur, 24/37) ayetinde müttakilerin namaz kılmaktan, zekat vermekten alıkonmayan kimseler olduklarının bildirilmesi, namaz ve zekatın müttaki kimselerin temel nitelikleri olduğuna işaret etmektedir.
Kur'an'da, sırf Allah'ın rızası istenilerek verilen zekatın, zekat verenlerin sevabını kat kat arttıracağı bildirilmektedir: "Allah'ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte zekâtı veren o kimseler, evet onlar (sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır"(Rum, 30/39).
Kur'an'da zekat'ın kimlere verileceği açıkça beyan edilmiştir: "Sadakalar (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm'a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, yolcuya mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir" (Tevbe, 9/60). Bu ayete göre zekat, 1) yoksullara, 2) düşkünlere (miskin), 3) zekat toplayan memurlara, 4) müellefe-i kuluba (gönlü İslâm'a ısındırılacaklar), 5)kölelere, 6) borçlulara, 7)cihat edenlere ve yolculara olmak üzere sekiz grup insana verilebilir.
Kur'an'a göre zekatın (ve benzeri mali ibadetlerin) açıktan verilmesi mümkün olduğu gibi, gizlice verilmesi de mümkündür: "Eğer sadakaları (zekât ve benzeri hayırları) açıktan verirseniz ne âlâ! Eğer onu fakirlere gizlice verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin günahlarınızı örter. Allah, yapmakta olduklarınızı bilir"(Bakara, 2/271).
Kur'an'a göre zekat verenler, ahrette korku duymayacak gruplar arasında yer almaktadır: "İman edip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekât verenler var ya, onların mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler" (Bakara, 2/277).
Elbette Kur'an-ı Kerim'de zekat pek çok yerde geçmektedir ve zekatın geçtiği bütün ayetlerin burada verilmesi mümkün değildir. Ancak biz genel olarak zekatın ana niteliklerini bildiren, zekat verenlere kazandıracaklarını açıklayan, zekatın kimlere verileceğini beyan eden ayetleri yazarak, en azından zekat konusunda merak eden okuyucuya bir nebze de olsa yol göstermeye çalıştık.
13.09.2008
Yrd. Doc. Dr. Ali DUMAN
İnönü Üniv. İlahiyat Fak.
İslam Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı