Bu Cuma yine camide imam efendi’nin vaazine takıldı aklım. İmam Efendi diyor ki: “Allah yeryüzünü bir sallarsa bütün kıtalar yerinden oynar. Onun için Allah’ın gücüne akıl ermez. Kimse bunu anlayamaz. Bunu anlasaydık Allah olurduk!!!”. Şimdi ne var bunda diyebilirsiniz. Ama imam efendi sözünü bitridğinde içimden şöyle bir soru geçti: “Peki deprem konusunda kafa yorup, meseleyi anlamış olanlar ne olacak o zaman?!”
1999 yılında Marmara depremi gerçekleştiğinde, hepimiz çok karmaşık duygu ve düşünceler yaşadık. Bir kısmımız bu Allah’ın bizim toplumumuza bir uyarısı, bir laneti dedi, bir kısmımız biz bunu ahk ettik dedi, bir kısmımız bunu hak edecek ne yaptık dedi. Birileri eline pankart alıp, bizi hala üniversiteye almıyor musnuz 7.2 yetmedi mi diye sordu. Bunlar o an için insanların yaşadığı depresif duygulardı.
Burada deprem nedir onu tartışmaya niyetim yok ama. Hoca efendinin depremden Allah’ın yüce kudretine gidiş şeklindeki akıl yürütmesini tartışacağım. Yanlış deliller yanlış sonuçlara yol açar. Yanlış bakış açısı yanlış ynalış yola götürür. Elbette kimsenin Allah’ın gücünü kudretini tartışmak gibi bir amacı yok. Elbette Allah alimdir, kadir, hikmet sahibidir, dilediğini yapar, ama…
1. Allah, insanları ve hiçbir mahlukatı kendilerine zulmetmek için yaratmamıştır.
2. Allah evreni ve bütün içindeki herşeyi insana hizmet etmek için yaratmıştır.
3. İnsan yeryüzünde, Allah’ın kendisine tanımış olduğu irade hürriyetiyle tercihlerde bulunmak, doğruyu eğriyi seçmekle ve doğruyu yapmakla mükelleftir.
Buna göre, Allah’ın herşeyi bir düzen içerisinde yarattığı kabul edildiğine, evreni, dünyayı ve insanı da belirli bir düzen, belirli bir program içerisinde yaratmıştır. İnsana düşen görev Allah’ın bu düzenini kavramak, bu progrmaını çözmek ve bu program doğrultusunda hareket etmektir.
Allah’ın düzeninde yeryüzünün kıtalardan oluşması söz konusu olduğu gibi, bu kıtaların ve kara parçalarının birbirleriyle ilişki içerisinde olması da söz konusudur. Bu düzene göre Afrika kıtası, Anadolu alt kıtasının altına doğru ilerlemektedir. Bu ilerleme Anadolu’nun yükselmesine yol açmaktadır. Bu yükselme sıvı cisimler için olsaydı problem yoktu sadece su yükselecekti. Fakat katı olan toprak parçalarında bu ilerleme yükselmeyi ancak zorlayarak yapmakta ve bu zorlama da depremlere yol açmaktadır. BU Allah’IN KANUNUDUR. Yani deprem bir doğa olayıdır ve olmaya devam edecektir.
Şimdi son tahlilde depremi Allah yapar diye düşünmek, Allah’ın yüce kudretini kavrayamamaktan başka bir şey değildir. Allah düzenin kurmuş ve insandan buna uygun yaşamasını istemiştir. Bu düzen içerisinde deprem de vardır. Fakat deprem Allah istediği için değil, yerkürenin hareketi sebebiyle gerçekleşir ve biz bunu aklımızla anlayabiliyoruz ve imam efendinin dediği gibi (haşa) Allah da değiliz.
Ancak bizim asıl anlamamız gereken, deprem olacağına göre, depreme dayanıklı binalar yapmamızdır. Biz bunu anlamaya çalışmak ve bunun gerğini yapmak yerine işini Allah’a havale ederek, kolaycı bir kadercilik anlayışına sığınıyor ve deprem olduğu ve depremde insanlar öldüğü için bundan dersler çıkararak biz suç işledik de böyle oldu gibi yanlış sonuçlara çıkıyoruz. Bizim buradaki suçumuz deprem olacağını bile bile çürük binalar inşa etmektir.
Yrd. Doç. Dr. Ali DUMAN
İ.Ü İLAHİYAT FAKÜLTESİ
ÖĞRETİM ÜYESİ